TUVA CUMHURİYETİ VE GIRTLAK ŞARKICILIĞI ( KHÖÖMEİ )

” Sibirya uçsuz bucaksız bozkırlarla uzanır sanırdım halbuki bulutların akışıyla değişen yeşil, mor dağların kapladığı topraklar, yemyeşil çam ağaçlarının görüntüsüyle akıyor… Yazın Sibirya’ da olmak tuhaf bir duygu ama sanırım eksi kırk dereceye inen soğuklara dayanmak güç olurdu, şimdilik daha kolay bir yolculuğu seçtim. Hiç ummadığım bir otobüs yolculuğu yapıyorum, Moskova’ dan uçak geç kalktığı için Kızıl şehrine giden uçağımı kaçırdım. Tek kelime dahi rusça bilmiyorum ve garip yazı dilinden hiçbirşey anlamıyorum, neyse ki havaalanında ingilizce bilen birilerine rastladım ve Kızıl’ a giden otobüse binebildim, oniki saat sürecek yolculuğun ortasındayım. Yenisey nehrinin kalbine yol alıyorum, Asya kıtasının doğu ve batısının tam ortasındaki Tuva Türklerinin Kızıl şehrine, gırtlak şarkıcılığının doğduğu topraklara… “

Yol Günlükleri / 19. Haziran . 2018

Yenesei Nehri. Tuva

Tuva Cumhuriyeti, büyük Yenisey Irmağı’nın başladığı güney Sibirya’da Asya’nın tam merkezinde yer almaktadır, kuzeyde ve kuzeydoğuda Sayan dağları tarafından, batıda Altay dağları ve güneyde Tannu-Ola dağları ile ayrılmıştır. Tuva özerk Türk cumhuriyeti, dünyadaki iki bağımsız Türk devletinden biriydi fakat 1944’te Stalin döneminde işgal edilerek Rusya sınırlarına dahil edildi.

Başkent Kızıl, Yenisey nehrinin birleştiği noktada yer alıyor ve nüfusunun çoğunluğu Tuva Türklerinden oluşuyor.

Tuva dili, türkçe ile büyük benzerlikler taşıyor, Tuvalılar çok sıcakkanlı ve yardımseverler, Türkiye’ den geldiğimi söylediğimde çok ilgi gösterdiler. Uzun otobüs yolculuğunun ardından gece vardığım Kızıl şehrini, güneşin aydınlanmasıyla keşfe başlamak istiyordum fakat önce gırtlak şarkıcılığı sempozyumuna kaydımı yaptırmak için Tuva Kültür merkezine doğru yol aldım.

Tuva Kültür Merkezi. Kızıl

Uluslararası Bilimsel Khöömei Sempozyumu’ nun bu sene yedincisi yapılıyordu. Dünyadaki en eski şarkıcılık tekniklerinden biri olan gırtlak şarkıcılığı ( Khöömei ) artık performansın ötesinde bilim insanlarınca da araştırılmaya başlanmış ve Tuva Kültür Merkezi bu konudaki en önemli yerlerden biri. Merkeze girdiğimde yeni keşfedeceğim bir sürü enstrümanla karşılaştım.

Aylardır yazıştığım Kyrgyz Zoya Kyrgysovna’ nın odasına çıktım, bilimsel bir araştırmacı olan bayan Zoya, beni merakla karşıladı çünkü buraya gelen ilk Türk kadın katılımcıymışım, opera sanatçısı olmam başka bir ilgi odağı oluyor fakat bayan Zoya neden gırtlak şarkıcılığını öğrenmek istediğime anlam veremiyor.

Khöömei, geleneksel olarak erkekler tarafından yapılıyor fakat son yıllarda kadın şarkıcılar tarafından da yapılmaya başlanmış. Eski inançlara göre gırtlak şarkıcılığı yapan kadının çocuğu olmazmış , tıpkı Aborjinlerin kadınların didgeredoo çalmasına izin vermedikleri gibi. Daha sonra tanıştığım kadın gırtlak şarkıcıları bu geleneksel inancı çoktan yıkmış hatta bir tanesinin dört tane çocuğu vardı. Bütün eski inançlar yıkılmaya ve dönüşmeye mahkum çünkü yeni dünya inancına hazırlanırken içimizdeki kadın – erkek zihin yapısını bile dönüştürmenin zamanı geldi.

Gırtlak şarkıcılığı yapıyormusun diye soruyor Zoya, evet diyorum fakat armonik şarkıcılığı tekniğiyle yani çok fazla gırtlak bölgesine baskı yapmadan ve diğer şarkıcılık teknikleriyle birleştiriyorum. Biraz örnek veriyorum, operadan başlıyorum gırtlak şarkıcılığı ile bitiriyorum. ” Buraya gırtlak şarkıcılığının kökenini öğrenmeye geldim, diyorum. Bu tekniğin felsefesini, atalarını merak ediyorum ve doğa seslerinden kozmosun seslerine kadar insanoğlunun sesini kullanarak evrenle nasıl bir bağ kurduğunu merak ediyorum. ”
Doğru yere geldin diyor Zoya, khöömei şarkı söylemenin ötesinde bir kavramdır.

Tuva Kültür Merkezi başkanı ve muhteşem bir khöömei şarkıcısı olan Igor Koshkendey ve bilimsel araştırmacı bayan Kyrgyz Zoya Kyrgysovna’ nın sempozyumu açılış konuşması

Sempozyuma ve yarışmaya katılacak insanlarla tanışıyorum. Amerika, İspanya, Finlandiya, İsviçre, Japonya gibi ülkelerden gelmiş şarkıcılar ve araştırmacılar da var. Kültür merkezinin koridorlarında Tuvan geleneksel gırtlak şarkıcılarının sesleri yankılanıyor, yediden yetmişe bir sürü şarkıcı var. Khöömei yapmaya çocuk yaşlarda başlıyorlarmış ve bu sırada topshuur, ıgil, chadagan gibi enstrümanları da çalmaya başlıyorlar. Hiç aklımda yokken arkadaşlarımın ısrarıyla yarışmaya da kaydımı yaptırıyorum, sadece güzel bir anı ve eğlence olsun diyerek , aslında yarışmaların hiçbirinden hoşlanmıyorum. Çünkü iyi ve kötü kavramı da sadece bizim zihnimizin bir ürünü, ayrımcılığın üstesinden gelmeliyiz.

Khöömei sempozyumunun bilimsel konuşmalarına Tuva başbakanı da katıldı

Fakat bu yarışma Khöömei geleneğini ayakta tutmak ve yeni nesillerin ilgisini korumak için yapılıyor. Ayrıca genelde yoksul olan geleneksel sanatçıları destekliyor, verilen para ödülü geleneksel sanatçılara büyük destek oluyor. Uluslararası olarak yayılması ise Tuva Sanat Merkezinin ayakta durmasını sağlıyor.

      KHÖÖMEİ ( Tuva Gırtlak Şarkıcılığı )

Doğa, her sesli sözcüğün sağır edici tekrarlarla yankılanan Tuva bozkırlarında ve dağlarında çarpıcı bir akustik etki yarattı. Zamanla Tuvalılar bu seslerden Tuvan ulusal şarkı söyleme geleneğinin ayırt edici eşsiz melodilerini nasıl çıkaracağını öğrendi. Bu sebepten dolayı Tuvan boğaz şarkıları , her zaman şarkıcı ve öykü anlatıcılarının ebedi arkadaşı olmuştur.

Khöömei, Tuvan halkının ruhuna yakın, dünya görüşünü ifade eden bir araç, Tuvan maneviyatının simgesi ve Tuvan halkının ruhunun anahtarıdır. Bir insanın aynı anda iki farklı ses ile şarkı söylemesi nasıl mümkün olabilir ? Hatta bazı gırtlak şarkıcıları aynı anda üç veya dört ses dahi çıkarabiliyor. Bu teknikten öte bir olgu, insanın kendi bedenini ve sesinin sonsuz keşfini doğanın yaratıcılığı ve sesleri ile birleştirmesi, evrenle bütünleştirmesidir.

Khöömei, sadece halk müziğinin değil aynı zamanda Tuvan halkının müziği ve manevi dünyası ile lirik ve ritüel şarkılarının tarihini öğrenmek isteyenlerin de ilgisini çeken bir sanat. Her etnik grup, insan uygarlığının ve küresel kültürel mirasın gelişimine katkıda bulunmuştur. Tuvalılar da aynı şekilde khöömei şarkıcılığını kuşaktan kuşağa yüzyıllar boyu aktararak bu geleneği korumuştur. Yerli halk, khöömei de dahil olmak ezengileer, borbangnadyr, kargyraa ve sygyt gibi bu şarkıcılık sanatının çeşitli tekniklerini hafızaya almıştır.

Geleneksel tekniklere ek olarak, bu kavram aynı zamanda bir sporcunun güç, el becerisi, zeka, dayanıklılık ve hatta herhangi bir şekilde bir rakibi yenme arzusu gibi psiko-fizyolojik niteliklerine de atıfta bulunabilir. Tuvan boğaz şarkıcıları arasındaki Khöömei teknikleri, bireysel sanatçıların belirli özellikleri ile de tanımlanır. Bazı şarkıcılar kendilerine özgü teknikler geliştirerek geleneksel çizginin ötesine geçmeyi başardı. Bu sebeple khöömei sanatı, öğretmen – öğrenci sistemiyle birçok nesiller boyunca gelişti ve geleneksel anlayışı geçti. Khöömei şarkıcıları diyafram, göğüs kafesi, gırtlak, ağız boşluğundaki bölgeleri dilleri aracılığı ile aynı anda kullanarak tıpkı bir enstrüman gibi ana tonun üzerinde sayısız armonikler oluşturmayı başardılar. İnsan sesinin sonsuzluğunu keşfettiler ve bu keşif devam ediyor, aynı zamanda bilimsel bir anlayışa kavuşuyor.

Khöömei’ nin kökleri antik çağdadır. Hayvanların ve kuşların seslerinin vokal ve enstrümental taklitleri, aynı zamanda doğanın diğer seslerini taklit eden virtüözlük, özellikle estetik açıdan Tuvalılar tarafından çok değerlidir ve en sevilen müzikal anlatım tiplerinden biridir, insanoğlunun en eski çağlarda keşfettiği günümüze taşınmış değerli bir şarkıcılık mirasıdır.

Müzikal yaratıcılığın en eski mitolojik kökenleri, aynı anda iki ses ile şarkı söylemenin ( ana ton ve armonikleri ) müziğin kökenini kozmos teorisi ile ilişkilendiriliyor. Temel tonu ve armonikleri ile şarkı söylemek , evrenin akustik bir modelini oluşturuyor, bu tıpkı yer ve göğün birleşmesi gibi, insanoğlunun sesinde barındırdığı müthiş bir yaratım.

         TUVA GELENEKSEL TİYATROSU

Tuvan National Theatre. Kızıl

Kızıl şehrinin en güzel mimari yapılarından biri olan Tuva Ulusal Tiyatro binası şehrin tam merkezinde yer alıyor. Sempozyumun açılışından sonra bütün katılımcılar ” Chadagan ” isimli müzikal tiyatroya davetliydik. Binayı hem dışarıdan hem de içerden gezdiğimde Atatürk Kültür Merkezinde yaşadığımız yüzlerce temsili, sanatçıları, birbirinden değerli eserleri hatırlıyorum ve kalbim acıyor. O kadar garip bir rastlantı ki Tuva’ ya gelmeden kısa bir süre önce AKM tamamen yıkıldı, artık tarih sayfalarına karıştı. Bir ülkenin sanat merkezlerini yok etmek , ülkemiz insanlarının can damarlarını kesmekten ve kültürünü ortadan kaldırmaktan başka bir anlam ifade etmiyor.

Müzikal tiyatro Tuva türkçesiyle söylendi, geleneksel Tuvan enstrümanlarla çalındı ve eski bir efsaneyi anlatıyordu. Bir kral genç bir kadınla evlenmek istiyor fakat genç kadın onunla evlenmemek için uzun süre direniyor ve kaçıyor.

Fakat sonunda yaşlı kral kadını yakalatıyor ve onunla evleniyor, bir çocukları oluyor fakat bu sefer de kadın çocuğu emzirmek istemiyor, çocuk ölmek üzere. Şaman bir bilge kadının iyileştirilmesinin gerektiğini söylüyor ve Chadagan ismi verilen bir enstrümanla, su sesleri çıkaran bir şarkı söylüyor. Kadın iyileşiyor , çocuğunu emziriyor ve kralın aşkına karşılık veriyor. Sözleri ve olanları tam anlayamasam da ve hikaye biraz tuhaf gelse de şamanik bir yaklaşımla anlatılmış bir hikayeydi, müziğin iyileştirici gücü…

              TUVAN TÜRK ŞAMAN TÖRENİ

Turan şehri, Kızıl’ dan yaklaşık bir saat uzaklıkta ve geleneksel Türk şaman ritüellerinin yapıldığı dağların ve güzelim nehrin ortasında yer alıyor. Yüzlerce kişi arabalarla oraya doğru yol aldık. Güneş batmadan önce vardığımız yerde Şaman hazırlıklara başlamıştı.

Tuvalıların geleneksel dünya görüşü, köklerimizi besleyen temel düşüncenin, insan ve doğanın ayrılmazlığı fikri olduğudur ve yüzyıllar boyunca göçmen olarak ” Yurt ” ismi verilen çadırlarda yaşamışlardır ve hatta günümüzde de yurtlarda yaşamlarını sürdürmeye devam ederler. Bu nedenle, Tengri – Şamanist – Budist inanışları temelinde geliştirilen mitolojik ve ekolojik bilincinin evrimi, geleneksel Tuvan kültürünün inancıdır. Bu ideolojik temel, Tuvan halkının ruhani ve kültürel çekirdeğidir. Bu ideoloji, kuşaktan kuşağa, ” insan doğanın bir çocuğudur ” olarak aktarılmıştır.

Tuva’ da Budizm inancı kabul edilmekle birlikte, kamlık inancı da ortadan kalkmamış, iki inanış birlikte yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Budizm-lamaizm ve kamlık inancının farklı yönleri bulunmasına karşılık, içinde yaşadığımız tabiata saygılı olarak, onunla uyum içerisinde yaşama felsefesi her iki inanç sisteminde de ortak özelliktir ve bir arada yaşamalarını sağlar. Bu yüzden dağların yüksek noktalarında ve kutsal sayılan bölgelerde hem şaman anıtlarını hem de Budist Stupa anıtlarını yanyana görürsünüz, üzerlerine yedi renk bezler bağlanmıştır ve şaman anıtlarına şekerler sunulmuştur.

Tuva’ da uygulandığı biçimiyle Şamanizm, insanları şaman aracılığıyla yukarı ve aşağı dünyanın ruhlarına bağlayan bir inanç sistemidir. Şaman vecd haline (hipnoz durumu da denir) geçiş sayesinde atalarının ve doğanın ruhlarıyla konuşarak kehanette bulunabilen ve geleceği tahmin edebilen, ruhlarını kaybetmiş ya da hastalıktan ıstırap çeken kişileri iyileştiren ve topluluğun sağlığı için ayinler yapan dinsel uygulayıcıdır.

Şaman , büyük ateşi yakacağı alanı hazırladı ve dört köşesine süt döktü. Süt , ak renklidir ve Tuva insanı onun kendisine en faydalı şeylerden biri olduğuna inanmıştır. “Süt gibi temiz insan” sözü kalbinde kötülüğü olmayan, insanlara faydası dokunan kimseler için kullanılır. Yeryüzünde ak ile kara varolduğundan beri insanın hayatında iyilikler ve kötülükler ortaya çıkmıştır. Gökyüzünün öfkesini süt geçirirmiş.

Sibirya Türk topluluklarında göğün çeşitli katlardan oluştuğu inancı yaygındır. Tuva inancına göre gök dokuz katlıdır. Dokuz kat göğün en üst katında Hayırakan (Kayra Kan) yaşar. Yedinci katta ise Hayrakan”ın yardımcıları, göklerin halklarından olan Azarlar ve Hoorlar olarak adlandırılan topluluklar vardır.

Geleneksel Khöömei şarkıcıları bir çember oluşturdular, şaman törenine Tuva başbakanı da gelmişti. Gırtlak şarkıcılığı, şaman ayinlerinde de kullanılırmış özellikle sygyt ( ıslık sesi ) tekniğini kullanarak yardımcı ruhları çağırırlarmış. Büyük ateş yakılmadan şaman , şarkıcıları yer ve gök için şarkılarını söylemeye davet etti. Khöömei, onlarca şarkıcının kalbinden dağlara aktı yankılandı, yeryüzünün ve kozmosun sesleri ovalara yayıldı, öyle büyülü bir andı ki kelimelerle tarif etmek olanaksız…

Kısa bir video yaptım… Khöömei’ in sonsuz melodileriyle…

Öz ‘ Lem. 2018

Devam edecek…..İkinci bölümde Khöömei yarışması ve gırtlak şarkıcılığı ile ilgili bilimsel araştırmalara yer vereceğim.

Khöömei kaynakları , Araştırmacı Zoya Kyrgys kitapları ;  Tuvan Throat Singing ve The Mystery of Tuvan Khöömei ‘ den çevirilerdir.