A-U-M

Hint felsefesinin başlangıcı olan Upişinad’da Nachiketa,ölüm meleğine ölümsüzlüğün sırrını sorar.Melek şöyle cevap verir:
“Ölümsüzlüğün sırrı;kalbin arınması,derin düşünme ve insanın manevi aleme dönük gerçek Ben’in(Atman),Tanrı(Brahman) ile aynı varlık olduğunu idrak etme yoluyla bulunabilir.
Ve şunu unutma ki sevgili Nachiketa,mutluluğun kaynağı sonsuzluktur….”

Hint felsefesinin temelini oluşturan Vedalar,kutsal metinlerdir ve dünyanın en eski dillerinden biri olan sanskritçedir.”Tam,eksiksiz,kesin” demektir,Tanrıların dili olarak görülür aynı zamanda temizlenmek,düzenlemek anlamı da gelir.Fonetik bir dildir,vokal seslerin mantıksal bir düzenine sahiptir ve her harf bir kök söz bazlıdır.Bu dili zihin anlamasa da ruhun anladığı söylenir.Çünkü bir rivayete göre eski zamanlarda derin meditasyona dalan yogiler,dönmekte olan çakralarının seslerini dinlemişler ve bu seslerden yola çıkılarak Veda’lar oluşturulmuştur.

Vedalar,beyin dalgalarının seslerinin taklit edilmesiyle ortaya çıkmıştır.Mantraların veya duaların tekrarlanmasının sebebi de kelimeler ve oluşan titreşimlerden faydalanarak kişinin daha yüksek bir bilince ulaşmasını amaçlamasıdır.Vedalarda evrenin bir takım kuvvetlerle dolu olduğu ve mikrokozmoz ile makrokozmoz yapısının aynı olduğu yazılıdır.Rig Veda’da dünyanın başlangıcına dair bilgi veren ilahilerde,evrenin bir yapı gibi mekanik olarak var edildiği anlatılır.
Yaratıcı enerjiye Prana Shakti denir ve içeriden dışarıya doğru hareket eden sonsuz enerjidir.Omuriliğimizden geçen eril enerji harekete geçtiğinde sağ taraftan sola doğru,dişil enerji ise soldan sağa doğru genişleyerek ve daralarak hareket eder ve spiral hareket gerçekleşir. Prana enerjide,iki enerjinin dönüştüğü çok önemli bir merkez vardır.Burası kalbimizin olduğu bölgedir.Yaşam enerjisi,sadece kalp enerjisiyle dönüşmeye başladığı zaman Öz benlik ortaya çıkmaya başlar.

“Om”un,Sanskiritçe açılımı “AUM”dur.Hindular,evrenin bu üç harfin birleşmesinden meydana geldiğine inanırlar.
Yogi Yonanda,”Bir Yoginin Otobiyografisi” kitabında şöyle der;
“Sesin sonsuz potansiyeli,tüm atomik enerjilerin ardındaki kozmik titreşimsel güç olan Yaratıcı Kelimeden yani AUM dan türemektedir.Berrak bir farkında oluş ve derin konsantrasyon ile söylenen her kelimenin materyalize edici bir değeri vardır.Telkin edici kelimelerin yüksek sesle veya sessiz tekrarının etkili olduğu keşfedilmiştir,işin sırrı zihnin titreşimsel kapasitesini artırmaktır.Tüm evrende yankılanmakta olan AUM titreşiminin üç tezahürü vardır.Yaratma,Koruma ve Yok Etme.İnsan ne zaman bir kelime etse Aum un bu üç özelliğinden birini işleme sokmaktadır.”
Hindular,bu kozmik frekanstan sonra müziğin yaratıldığına sonra dansın,farklı dillerin ve tiyatronun ortaya çıktığına,masallar ve hikayeler ile birlikte mutluluk ve trajedinin Tanrılar aleminden yeryüzüne indiğine inanırlar.

Dünyadaki her şey bir dalga formudur(bazen şablon ya da sinüs dalga imzası da denilir)ya da hatta sesdir.Gerçekliğe bu şekilde bakmayı seçersek ve bu görüşü müzikteki harmoni üzerine yerleştirirsek o zaman farklı boyutlardan bahsetmeye başlayabiliriz.Boyut seviyeleri,farklı oranlar temelinde dalga boylarından başka bir şey değildir.Bu boyutu diğerlerinden ayıran,onun temel dalga formunun uzunluğudur.
Bu evrenin,temel dalga boyu yaklaşık 7.23 santimetredir.Ruhsal anlayışda bu 7.23’lük dalga boyu OM’dur.AUM,Hindulara göre bu evrenin sesidir.
Bu evrendeki her nesne yapısına bağlı olarak bir ses çıkarır.Her nesne kendine özgü bir ses üretir.Bu evrendeki,bu üçüncü boyuttaki tüm nesnelerin seslerinin ortalamasını alırsanız,7.23 santimetrelik dalga boyu elde edersiniz ve bu da bu Om’un,bu boyuttaki gerçek sesidir.Bu dalga boyu,aynı zamanda gözlerinizin arasındaki mesafenin bir iristen diğerine ortalamasıdır.Birkaç örnek vermek daha gerekirse çenenizin ucundan burnunuzun ucuna kadar olan mesafenin tam ortalaması da budur,avuç içinizin mesafesi ya da çakralarınız arasındaki mesafe de hep aynıdır.Bu evrende olduğumuzdan,7.23 santimetrelik uzunluk,bedenlerimizin her tarafında çeşitli şekillerde vardır ve bizimle iç içedir.
Boyut seviyelerinde yukarı doğru çıkarsanız dalga boyu gittikçe kısalır ve enerjisi de yükselir.Boyut seviyelerinde aşağı doğru giderseniz dalga boyu giderek uzar ve enerjisi düşer ve yoğunluğu artar.Piyanoda,notaların arasında bir boşluk vardır,böylece bir notaya bastığınız zaman bir sonraki notanın nerede olduğunu bilirsiniz.İçinde var olduğumuz bu dalga formu evreninde bir sonraki boyutun nerede olduğu kesinlikle bellidir,bu boyutla bağlantılı belirli bir dalga boyunda.Müzisyenler,müzik teorisyenleri ve fizikçiler uzun zaman önce notalar ve sür tonlar arasında boşluklar olduğunu keşfetmişlerdir.Kromatik ses dizimindeki her adım arasında on iki majör sür ton vardır.Her notanın arasında 200 minör sür ton vardır.
İki notanın arasındaki oniki majör sür ton ya da boyutlar daha geniş bir şablon kopyası gibidir.Holografiktirler.İlerlediğinizde her sür ton arasında,aynı şablonu kopya eden oniki sür ton daha bulursunuz.Sonsuza kadar aşağı ve yukarı giderek devam eder.Buna sadece harmonik,geometrik ilerleme der,incelemeye devam ederseniz,keşfedilmiş her bir müzik diliminin,deneyimin farklı bir oktavını meydana getirdiğini görürsünüz.Bu keşfedilecek yeni evrenler demektir.

Hint geleneklerindeki meditasyonların birçoğu “Astral beden” denilen,ruh ve fizik enerjilerinin birleşmesini sağlayan yarı maddesel Esiri(Ruh),tortulardan temizleyerek daha yüksek seviyeli bir frekansa geçebilmesini sağlayabilmek için yapılır.
Hint Ateş Tanrısı Agni,yüksek seviyeli enerjileri sembolize ediyor.Ateş’in sembolü bir üçgen.Ateş,binlerce yıl öncesindeki pek çok inanışta kutsal sayılmış ve Güneş ile bağdaştırılmış,arınma ve sadeleşme sembolü olarak saygı görülmüştür.Çünkü düşük frekanstaki vibrasyonların daha yüksek frekanslara çıkabilmesi için önce yanması gerekir.İnsanoğlunun, daha önceki yaşamları boyunca maddeye bağlanmasından dolayı Astral bedeninde bir tortu birikmiştir.Bu tortu,iç potansiyelinin ortaya çıkmasına engel olur ve onu gerçek benliğinden “Öz”ünden uzaklaştırır.Ne zaman uyumla,ahenkle,armoniyle evrenle birlikte dönmeye başlar o zaman Maya’nın çarkından ,boş isteklerden,açgözlülüğünden,kininden,öfkesinden,kıskançlığından,sevgisizliğinden arınabilir.

“Razı mısın silinmeye,
Silinmeye,iptal edilmeye,hiçbir şey olmaya?
Hiçbir şey olmaya razı mısın,
Gömülmeye,unutuluşa?
Hayır ise,asla gerçekten değişemeyeceksin.
Zümrüt-ü Anka yeniler gençliğini
Sadece yandığında,diri diri yandığında,
Top top sıcak kül olana kadar yandığında.” D.H.LAWRENCE

Hanuman Temple/India 2015

Hanuman,hint geleneklerinin en güzel sembollerinden,bir maymun.
Maymunların gelip eşyalarınızı ve yiyeceklerinizi çalmaları,çığlıklarla düşmanına tehdit oluşturması dışındaki en önemli özellikleri taklitçi olmalarıdır.Hanuman,hikayenin sonunda Tanrı’sını taklit ederek Tanrı’sına benzer bir hale gelebilecektir.Çünkü o bütün zorluklara göğüs germiş,ışığını karartmış ve cennetten cehenneme düşmüştür.Hanuman şöyle der;
“Siz şu anda beni sadece şimdilik aldığım boyutlarla görebilmektesiniz.Ama ben bunları dilediğimce arttırabilirim.”

Çünkü evrensel yasaya göre varlığın,en önce fizik bedenle bir araya gelebilecek kadar kendi varlığındaki varlığı karartması yani titreşimini alçaltması gerekir.Yogilerin,derin meditasyona dalanların asıl gayesi de kutsal duaları,kelimeleri,mantraları tekrarlayarak,taklit ederek,yoğun bir konsantrasyon ile titreşimlerini düşürmektir.
Duaların,zikirlerin,mantraların görünenden öte asıl amacı üç boyutlu dünyanın frekanslarıyla titreşen beyin dalgalarının seviyesine düşürerek kişiyi gerçek Öz’üne yaklaşmaya yardım etmesidir.Yani maymunun Öz’ünü bulması; taklit ederek,molekül yapısını kutsal sözcüklerle dönüştürmesinden sonra mümkün olabilecektir.

Dambulla Cave Temple/Sri Lanka2015

AUM’un 100’den fazla anlamı vardır.Bunlardan bir tanesi şöyledir;
“WELCOME TO THE GOD”
“YARATICI’YA HOŞGELDİNİZ!”

 

 

Kaynaklar:

Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı/Drunvalo Melchizedek
The healing power of the human voice /James D’Angelo
Jonathan Goldman/Seslerin Gizli Gücü