NEPAL

Kendi kendinize ışık olun. Dışınızda olan, dışınızdan gelebilecek hiçbirşeyden destek, dayanak aramayın. Kendinize yalnız gerçeği ışık yapın. – BUDDHA

Himalayalar’ın çetin, görkemli, koruyucu yamaçlarının kucakladığı masum, saf ve kırılgan ruhani ülke Nepal. Hindistan uçağından indiğimde toprağı öpesim geldi,büyük karmaşadan kurtulup huzura erdiğim için. Kathmandu da motorlar, arabalar, tuk-tuklar, insan kalabalığıyla doluydu fakat Budizm inancından kaynaklanan daha kabullenici, sakin ve tacizkar olmayan bir enerjisi vardı. Ben Nepal’den ayrıldıktan yaklaşık bir ay sonra Nisan 2015’deki büyük Nepal depremi oldu. Kathmandu’da gördüğüm muhteşem tapınakların çok zarar gördüğünü duyunca çok üzüldüm, yol boyunca tanıştığım ve konuştuğum birbirinden güzel kalpli, güler yüzlü insanların iyi olmaları için dua ettim. Nepal insanları öyle narinlerdi ki onları incitmeye kıyamaz insan, çok fakir olmalarına rağmen bunu duygu sömürüsü haline getirmeyecek kadar da gururludurlar. Nepal’li kadınların motorların üzerindeki kendilerinden emin tavırlarına,kemikli yüzlerinde gülümsedikleri zaman oluşan yumuşaklığa hayran oldum. Bir kadın gezginin güvenlik açısından rahat edebileceği ülkelerden biri. Kathmandu’da hemen dikkatimi çeken havanın çok tozlu olmasıydı, pek çok insan ağızlarını ve burunlarını bu yoğun hava kirliliğinden dolayı eşarplarla kapatıyorlardı.

Narin işlemeli eski tarihi evler,çarpuk çurpuk betonlarla yapılmış,birbirinin üstüne binmiş derme çatma binaların arasında kalakalmışlardı.O kadar kötü bir yapılaşma olmuş ki şehrin toz içinde olmasının en büyük sebeplerinden biriydi.Ve maalesef bu kötü yapılaşma büyük Nepal depreminde can kaybının çok olmasının en büyük sebebi olmuş.Dağcıların ve turistlerin uğrak yeri olduğundan merkezde kalınabilecek birçok hostel,otel,pansiyon vardı fakat binalar hep birbirine bitişik olduğu için ve sokaklar kalabalık olduğundan,akşamları etraftan gelen parti müzikleri can sıkıcı hale gelebiliyordu.Mart ayında Kathmandu’daydım,geceleri soğuk oluyordu ama gündüzleri ince kıyafetlerle dolaşılabiliyordu.

Kathmandu’nun Boudha kasabasında yer alan Boudhanath Stupa,Nepal’deki en büyük anıt olmasının yanı sıra meydandaki Budist tapınağı, Tibet’in dışında inşa edilmiş en kutsal tapınak olarak kabul ediliyor.

Dünyadaki en büyük anıt Boudnahath Stupa,Tibet kültürünün de Nepal’deki merkezi.14.yüzyılda Moğol istilasından sonra inşa edildiği tahmin ediliyor ve 1959’da Çin istilasından kaçan Tibetlilerin en kutsal yer olarak kabul ettikleri anıt Tibet Budizminin en önemli merkezi haline gelmiş.Anıtın dört tarafında da yer alan Buda’nın gözleri dünyada bilinen en önemli sembollerden biri.   Gözlerin ortasında yer alan üçüncü göz Buda’nın bilgeliğini ifade ediyor.Piramitin tepesine doğru yükselen 13 basamak aydınlanma yolundaki aşamaları sembolize ediyor.Büyük bir mandala olarak yapılmış kozmos şeklindeki anıtın etrafındaki beş Buda,beş elementi sembolize ediyor;Ateş,Su,Toprak,Hava ve Ether(ruh).   Tapınakta ve anıtın etrafında sürekli tütsüler yanıyor,mantralar söyleniyor,kutsal dualar okunuyor.2015 Nepal depreminde büyük zarar gören anıt için restorasyon çalışmaları yapılmış.  Boudhanath Tapınağının içine girdiğimde kapılardan duvarlara kadar işlenmiş,Tibet Budizminin sembolik anlatımlarıyla dolu,rengarenk duvar resimlerinden gözümü alamamıştım.   Merdivenlerin başında gördüğüm Wheel of Life(Hayat Çarkı)’nın önünde kalakaldım o sıradan yanıma gelen tapınağın monklarından biri bana kader çarkının ruhani ve budist felsefesine göre açılımını anlattı.Budist’lerin Yaşam Çarkı(Wheel of life-Bhavachakra)da ağzından alevler saçan ejderha çarkın üzerinde belirir.Doğum döngüsünde (Samsara) yaşanan acıları anlatır.
Hayvan kılığına girmiş öfkeli ve şeytani ölüm tanrısı Mara’nın 3 kızı vardır;”Rati”arzuları,”Arati”memnuniyetsizliği,”Tanha”hırsı,açgözlülüğü temsil eder.Çarkın merkezinde 3 hayvan vardır;yılan,kin ve öfkeyi;horoz,açgözlülüğü;domuz,cehaleti temsil eder.Kişi ancak nefsini dönüştürürse ve bu zehirlerden arınır ise Samsara’dan kurtulacak ve Nirvana’ya ulaşacaktır.   Sonra Budist rahiple birlikte meydanın çevresindeki bir dükkana gittik,oradan el işi ve özel kök boyalarla yapılmış Hayat Çarkı resmini aldım.Tekrar tapınağa döndük ve kutsal altarlardan birinde bu resmi benim için kutsadı.Bunu kendi evine dönene kadar açma dedi,ben de öyle yaptım,yolculuğum boyunca resmi göz nurum gibi korudum.

Nepal’de Hinduizm ve Budizmin kardeş birleşmesi tapınaklarda da görülüyor.Önemli hint ve budist tapınakları yan yana inşa edilmiş.Kutsal günlerde birbirlerinin tapınaklarını ziyaret ediyorlar.Holly bayramı öncesi Hint tapınaklarında ayinler yapıldı,Hindistan’dan gelmiş ziyaretçiler de vardı.   Tapınağın etrafındaki merdivenlere dizilmiş kadınlar,özenle yerleştirilmiş altarlarında dualar ediyorlardı.   Sokak satıcıları ve çevredeki dükkanlar rengarenk boyalar,iplere dizilmiş çiçekler,tütsüler satıyordu.    Budist tapınaklarının bir bölümü yoksullar,yaşlılar ve sokak hayvanlarını barındıyordu.Hint tapınaklarında hiç köpeklerin barındırıldığını görmedim ama Budist tapınaklarında sokak hayvanlarına bakıyorlardı.Ziyaret ettiğim tapınakların birinde sadece kimsesiz ve yoksul yaşlılar kalıyordu.Bağışlar sayesinde bu insanlara her gün yemek yapılıyor,gönüllü ziyaretçiler onlarla konuşmaya,el becerileri öğretmeye ve sağlık problemleriyle ilgilenmeye gidiyorlardı.

Kathmandu vadisini çevreleyen bir tepenin üzerine inşa edilmiş Swayambhunath Stupa,Boudhanath’dan sonra Nepal’deki ikinci büyük anıt.Tapınağa ulaşmak için 365 basamağı çıkmak gerekiyor ve bu sırada bir sürü maymunla karşılaşıyorsunuz o yüzden tapınağın bir diğer ismi de Maymunlar Tapınağı.4.yüzyılda inşa edilmeye başlanan anıt,Hindular tarafından da kutsal sayılıyor.Tıpkı Bodha anıtında olduğu gibi yükselerek tepeye ulaşan 13 basamak aydınlanma yolunun evrelerini anlatıyor.Buda’nın dört tarafa bakan üç gözü ve birliği sembolize eden spiral şeklinde yapılmış burnu,Tibet Budizminin sembolik anlatımı ile yapılmış.      Anıtın etrafında tarihi binalar,müze,maskelerin ve geleneksel bir çok el sanatının satıldığı dükkanlar var.

Tapınağın tepesinden Kathmandu’yu kuş bakışı görebiliyorsunuz.Üstüste binmiş binaların görüntüsü öyle korkunçtu ki çok üzüldüm.Sonra bir kartal sürüsü tapınağın etrafında uçmaya başladı,hayatımda hiç bu kadar kartalı bir arada görmedim.Uzun süre tepenin üzerinde süzüldüler,başımın üzerinden geçerlerken bir kartalla göz göze gelebilmek insanoğlunun deneyimleyebileceği en muhteşem duygulardan biriydi.Yüce Kartalların,kırık legolar gibi dizilmiş binaların üzerinde uçuşlarını dakikalarca seyrettim.

Holly bayramına ilk kez Nepal’de denk geldim ve iyi ki oradaydım,Hindistan’da olduğumu hayal bile etmek istemedim.Hinduların kutsal saydığı Holly bayramında sokaklarda herkes birbirine rengarenk boyalar atıyor ve bu boyalar kıyafetlerinize bulaştığında asla çıkmadığı gibi teninize değerse de uzun süre çıkaramıyorsunuz.Sokaklardan boyaları üç kuruşa alıyorsunuz son derece kalitesiz boyalar.Holly bayramının kutsallığını yitirerek özellikle yabancı turistlerin ve çocuk yaştaki gençlerin bir eğlencesi haline gelmiş olduğunu gözlemledim.Hostelimden köşe bucak kaçarak boyalara bulaşmadan bir kafeye sığındım.En güzel çözüm olarak kutsal şehir Bhaktapur’a gitmeye karar verdim.Orada birkaç çocuk dışında birbirine boya atan kimseyi görmedim ama sokaklarda dualar eden,mantralar söyleyen pek çok Hindu topluluğuna denk geldim.

Bhaktapur,Kathmandu’dan sekiz kilometre uzaklıkta bulunan Unesco tarafından korumaya alınmış,mimari açıdan büyük bir zenginliğe sahip günümüze kadar korunmuş en eski şehirlerden biriydi.Fakat maalesef 2015 Nepal depreminden sonra Durbar meydanındaki binalar ve tapınaklar çok zarar görmüş.    Bhaktapur,geçmişten günümüze Hindistan’la olan ticari ve manevi ilişkilerinden dolayı da önem taşıyor,iki ülke arasındaki en önemli kervan yolu buradan geçtiğinden şehir çok büyük bir zenginliğe sahipmiş.    Durbar meydanında Budist tapınaklarının yanı sıra Hindu tapınakları da bulunuyordu.Meydandaki binalar ve tapınaklar tahta,taş ve metal oymacılığı ile inşa edilmiş bir sanat eseriydi.Tahta pencerelerin üzerine işlenmiş incecik el oymaları,taş ve metal heykeller meydanın neredeyse her tarafını kaplıyordu.Nyatapola Tapınağı,Hint Tanrıçası Lakshmi;Bhairab Nath Tapınağı ise Shiva adına inşa edilmiş.Budist tapınakları tahta ve tuğlalar dışında görkemli taş oymacılığıyla süslenmiş,değerli metallerden yapılmış heykellerle doluydu.Bhaktapur’un ince oyalarla işlenmiş tahta pencerelerinin güzelliği hala anılarımda yer alır.Çevresinde oluşmuş çirkin yapılaşma ise maalesef Kathmandu’yu andırıyordu.İnsanlar çok güler yüzlü,samimiydiler.Nepalli insanlar çok güzeller hatta Budist ülkelerin birçoğunda gözlerinin içine işlemiş sakinliği ve huzuru görebiliyorsunuz.

Bahaktapur’un tepelerinden birine yapılmış dünyadaki en büyük Shiva heykellerinden birini ziyarete gittim.Metalden yapılmış dev heykele giden tepeyi çıkarken güneş,karlı zirveleri gözüken Annapurna’nın üstünde renk cümbüşü ile batıyordu.Shiva ile güneşin batışını,pembe karlı dağları seyrederek kutladık.Om Namah Shivaya.

Pokhara’ya doğru yaptığım otobüs yolculuğu öylesine nefes kesiciydi ki keskin virajlı,uçurumlu yolları aşarken hayranlıkla dağların,ormanların,derin vadilerin muhteşem görüntüleriyle kendimden geçtim.Yolları dağların arasından kıvrılarak tırmanırken köşe başlarında döndüğümüzde değişen Doğa Ana’nın çetin güzelliği baş döndürücüydü.Pokhara’nın merkez yerleşimi Phewa Gölü’nün etrafına kurulmuş,turistlerin çok ziyaret ettiği bir yer.Dağcıların ve yürüyüşçülerin de Pokhara’yı tercih etmesinin en büyük sebeplerinden biri Annapurna sıradağlarının tırmanış noktalarına buradan çıkılması,çevrede birçok ajans var ya da özel rehberlerle birkaç gün süren yürüyüşleri yapabiliyorsunuz.
Dağlara tırmanmak istemiyorsanız gölde kayıklar ile dolaşabilir,gölün etrafına kurulmuş güzel cafelerde vakit geçirebilirsiniz ayrıca yamaç paraşütü yapmak için de dünyadaki en önemli yerlerden biri,heybetli Annapurna’nın üstünde süzülebilirsiniz.
Gölün üzerindeki tepeye kurulmuş büyük Buda anıtına gölden kayıkla geçerek gittim yaklaşık bir saat süren bir tırmanıştan sonra Pokhara’nın panoramik görüntüsünü ve yüce kartalların uçuşunu seyrederek anıta vardım. Anıta Shanti Stupa yani Barış Anıtı deniyor,dünya barışı adına inşa edilmiş ve zirveye varıldığında Annapurna sıradağlarını seyredebiliyorsunuz.

Dünyanın en yüksek on zirvesinin üç tanesi;Annapurna 1,Dhaulagiri ve Manaslu vadiden yaklaşık 15-30 kilometre uzaklıkta bulunuyor.Ben Pokhara’dayken Mart ayının başlarıydı ve birçok yürüyüş yolu kardan dolayı açılmamıştı.Bir rehberle birlikte günübirlik bir yürüyüş yapmayı tercih ettim.Yukarı doğru tırmanırken dağların yamaçlarına kurulmuş birçok köyden geçtik,yol üzerinde dinlenilebilecek köylülerin işlettiği lokantalar ve kahveler var,bir harita ile kendi başınıza yapabileceğiniz bir yol,tırmanış çok zorlu değil.Köylerde kadınların dokuduğu el işleri çok güzel,turistik yerlerden almaktansa kaynağından almanızı tavsiye ederim.      Yaklaşık 5-6 saatlik bir yürüşten sonra ise Annapurna Ana kampına(A.B.C)ulaştık.       Nepal bir kez değil birkaç kez ziyaret edilebilecek ülkelerden bir tanesi.Himalayalar’ın sarp yamaçlara yayılmış kırmızı çiçekli ağaçlarının güzelliğini yaşamamak olmaz.Tibet çanakları(singing bowls) ile ilgili yazımı başka bir bölümde paylaşacağım.
Hindistan gezi yazımda tren yolculuğu sırasında yürüyüş ayakkabılarım çalındığından bahsetmiştim.Trendeki hırsız acele ile benim ayakkabımın bir tekini,bir de arkadaşımın ayakkabısının tekini çalmıştı.Nepal’e kadar tek ayakkabımı taşıdım,atmadım.Sarı pabuçlarımla Türkiye’de pek çok bölgeyi,dağı,yaylayı arşınlamıştım,benim için manevi bir değeri vardı.Ve ayakkabıma bir tören yaparak onu sarp uçurumun kenarındaki bir kayanın üzerine bıraktım.      Himalayalar’a bir kez ayak bastınız mı görkemli dağların ruhu kanınızda dolaşmaya başlar.Dağlar tekrar çağırır sizi yeniden gitmemek olmaz.
Ah Annapurna,görkemli muteşem dağlar…tekrar geleceğim…