SU ve SES DALGALARI

Okyanus ve denizler kıyıya vardıklarında bize geçtikleri yolların hikayelerini anlatır.

Evrenin sitemi tek bir mükemmel organizma halindedir ve  tüm parçaları devasa bilgi akışları ile birbirine bağlıdır. Bu bilgilerin nasıl alınıp verildiği ile ilgili anahtar bizim gezegenimizde Su’dur.

Su olmazsa dünyadaki yaşamın sürekliliği mümkün değildir ve bilim dünyasının sorduğu en önemli sorulardan biri diğer gezegenlerde yaşam varsa bunun suyun varlığına bağımlı olup olmadığıdır. İlk canlı organizmalar suyun içinde oluşmuştur ve evrim sürecinde suyun dışında yaşayabilen organizmalar çok sonraları ortaya çıkmıştır. Hepimiz hala o ilk okyanus suyundan bir parça taşıyoruz.

Vücudumuz tıpkı müzik gibi farklı frekanslarda ya da tonlarda titreşen suyla dolu hücrelerden oluşmaktadır. Dalga formlarının rezonansı müzik ve ses için  “titreşim besinleri” olarak kabul edilir. Su da bedenimize ve zihnimize dalgalar halinde gerekli olan mineralleri ve bilgiler taşır. Bu dalgalar bedendeki uyumsuz hücrelere veya organlara sağlıklı bir titreşim modeli iletir, titreşimler şeklinde bilgi depolayabilir ve hücresel bilgileri taşıyabilir.

Bir su dalgası titreşim taşır. Bir ses dalgası titreşim taşır.

Ses, nesnelerden yayılan titreşimlerden kaynaklanan dalgalar şeklinde yayılır. Bir nesneye vurduğunuzda bu bir hareket ve bir titreşim yaratır. Bu titreşimler aynı zamanda ortamı çevreleyen  hava, sıvı veya katı moleküllerinin de titreşmesine neden olur. Kulaklar beyne sinyaller gönderen bu farklı maddelerin titreşimlerini algılar ve bunlar  “sesler” olarak yorumlanır.

Sesin üretimi su altında da aynıdır. Bir nesneye vurduğunuzda su altındaki nesneden gelen titreşimler çevredeki su moleküllerine çarpmaya başlar. Ses dalgaları, suda havadan birkaç kat daha fazla hızlı hareket eder ve daha uzun mesafeler kat ederler. Bununla birlikte insan kulağı havada işitecek şekilde evrimleştiği için su normalde havada net olan sesleri boğma eğilimindedir. Suya batmış insan kulağı, sesi yer üstünde olduğu kadar kolay işitmez. İnsan kulağının duyması için yüksek bir frekans veya gerçekten yüksek bir ses seviyesi gerekir.

Deniz suyunda ses, tatlı suya göre saniyede 33 metreye kadar daha hızlı hareket eder. Tuzluluk, özellikle nehir ağızlarında veya haliçlerde yüzeydeki ses hızını etkiler. Ses okyanusta daha hızlı yayılır çünkü dalgaların etkileşime gireceği daha fazla molekül – özellikle tuz molekülleri – ve daha yüksek yüzey sıcaklıkları vardır.

Su ayrıca sesi “bükebilir” ve onu düz bir çizgi yerine zikzak bir yol üzerine gönderebilir.

Bilim insanları suyun hafızasının olduğunu ve dışarıda oluşan bütün etkileri olumlu veya olumsuz bir şekilde hafızasına aldığını kanıtladılar. Su moleküllerinin birleşirken oluşturduğu kümeler bir tür hafıza hücresi görevi görüyor.Suyun her bir hafıza hücresinde 440.000 bilgi hücresi olduğu kaydedilmiştir ve hücrelerden her biri çevre ile kendilerine özgü bir etkileşim sağlamaktan sorumludur.

Moleküler seviyede DNA nın yapısını oluşturan su olmasaydı DNA sarmalı da olmazdı.

İnsan beyninin %85′ ini de oluşturan suyu etkileyen olumsuz titreşimler, beynin biyoplazmasına zarar verir. Suyun beynimize etkisi büyüktür çünkü beyindeki bilginin desenini de etkiler. Her tohum her cenin yaşamına sadece suda başlayabilir. Ceninin gelişmesinde ve korunmasında amniyotik sıvının rolü vardır. Herhangi bir biyolojik programı ortaya çıkararak embriyoyu çevreleyen ve bunu değiştirebilen tek şey de sudur.

Bir bilgisayar gibi bilginin hafızasına sahip suyun moleküler yapısı tıpkı suyun alfabesi gibidir. Dünyanın hiçbir yerindeki suyun yapısı bir diğeriyle aynı değildir çünkü su çıktığı topraktaki mineral ve madenleri taşırken topraktaki titreşimi ve o toprağa ait biyolojik ve enerjik özellikler ile ilgili bilgileri de hafızasına alır.

Düşüncelerimiz, inançlarımız, niyetimiz, hislerimiz yaşam kaynağımız olan suyun moleküler yapısını etkiliyor. 1995 yılında Masuro Emoto, suyun kendine ait bir hafızası olduğunu kanıtlamak için sayısız deneyler yaptı ve müziğin , sözcüklerin suyun üzerindeki etkisini kaydeden ilk kişi oldu.

Dr.Masuro Emoto, tüm dünyadan topladığı çeşitli su örneklerini dondurup özel karanlık alan mikroskobuyla fotoğraflarını çekti. Sağlıklı kaynaktan alınan su, kar tanesine; kirli kaynaktan alınan su ise çamur benzeri bir şekile benziyordu. Daha sonra değişik farklı müzik türlerinin su üzerinde etkilerini incelemek için deneyler yaptı. Bach, Chopin ve Beethoven gibi klasik müzik bestecilerinin eserleri, new age gibi müzikler su numunelerinde olağanüstü geometrik şekiller oluştururken, şiddet sözleri içeren modern müzik ve özellikle heavy metal suda çamur benzeri imajlar oluşturuyordu.

Dr. Emoto deneylerine su şişelerinin üzerine kelimeler yapıştırarak devam etti. Sevgi içeren cümleler, şişedeki sularda mandala şekilleri oluşturuyorken, nefret içeren cümleler yine çarpık ve çamur şekilleri oluşturuyordu.

Bugün dünyada bir milyondan fazla insanın temiz içme suyuna erişimi bulunmamaktadır. Bu nedenle her yıl yarısı çocuk beş milyonun üzerinde kişi ölmektedir. Okyanuslar tehlikeli boyutlarda kirlenmeye devam etmektedir. Her yıl yaklaşık 10 milyon ton petrol dünya okyanuslarına dökülmektedir.

Denize erişimi olan ülkeler endüstriyel, inşaat ve radyoaktif atıklarını okyanuslara atmaktadır. Ölü balıklar karalara vururken yağmurları oluşturan planktonların sayısı da her geçen gün azalmaktadır. Bu sorun çözülmezse 21. yüzyılda Su uluslararası bir çatışma nedeni haline gelebilir.

Kaynak sularımız da çevre kirliliği, kimyasal artıklar ve bilinçsizce doğaya atılan plastikler sonucu tükenmeye devam ediyor. Büyük plastik şişeler içinde ve dünyanın en iyi kaynak suyu etiketleriyle satılan birçok su üzerinde yapılan araştırmalar bu sulara bazı mineraller eklenmiş olsa dahi içinde yaşam ve enerji bulunmayan ölü sular olduklarını göstermiştir. İnsanoğlu uzay çağına hazırlanırken en önemli yaşam kaynağı olan suyu bilinçsizce tüketmeye devam ediyor.

Dr. Emoto’nun suyu en kuvvetli şekilde temizleyen sözcüğü bulmayı hedefleyen çok sayıdaki deneyi bunun sadece bir sözcük değil, iki kelimenin birleşimi olduğunu gösterdi; Sevgi ve Şükran. Kalpten sevgiyle gelen niyetler, zihnimizde oluşturduğumuz pozitif titreşimler ve hem kendimize hem de çevremizdeki varlıklara karşı sarfettiğimiz sözcükler bir ağ gibi birbirini etkiliyor.

Suyu sevmek ve suya teşekkür etmek kendimizi sevmektir çünkü biz sadece bir bedenden öte titreşimsel su dolu hücrelerden oluşan bio- enerjik varlıklarız. Ve evrensel bilinç farkındalığımızı artırarak güzeller güzeli dünyamızın ve yok olan sularımızın da tıpkı kendimiz gibi kaderini çok geç olmadan değiştirebiliriz.

Öz’Lem 2021 Mart. Kazdağları

💦💦Dünya Su Günü için Canto al Agua Mexico festivali için hazırladığımız video ;

💦Vocals and Harmonic Singing : Özlem Soydan

💦Video Edit : Damla Kopuz