KARTALLARIN DİYARI SİERRA DE NEVADA

” Üçgeni takip ederken Himalayalar’ dan Amazonların bataklıklarına, And dağlarının akbabalarından Kartalların diyarı Sierra da Nevada’ ya ulaştım. Yolun akışı hiç aklımda yok iken beni buralara taşıdı, içimdeki engelleri, korkuları, hayal kırıklıklarını aşa aşa geldim, benliğimin şeytanlarının derilerini yüze yüze.

Bambu çitlerle çevrili bir bahçenin ortasında küçük bir kulübede kalıyorum, Rio Ancho’ nun çağıldayan sesi geliyor, bahçedeki ulu ağacın köklerinde oturmuş yolda başımdan geçenleri anlatıyorum.. Yeteneklerimi, yaratıcılığımı ve kadınlığımı ezen toplulukları yeniden arşınlamak için köklerini toprağa saplamış ulu ağaçtan yardım diliyorum. Ormanları da yok ettiler ama köklerimiz yanardağların derinliklerine kadar uzanıyor, diyor, Yol’ dan vazgeçme.

Pırrrr…karşımda bir Colibri beliriyor, arı kuşu, hızlı kanatlarıyla bir var bir yok gibi, kalbim ferahlıyor. Yeniden hatırlıyorum yok olduğumu, ben yok isem ne geçmiş ne de korkular var, gelecek ise anın titreşen dalgalarıyla beliriyor. Pırrrrr….. ”
Yol Günlükleri. 2016

Sierra Nevada, bir piramit şeklinde, Karayip tropiklerinin güneşli kıyılarından, deniz seviyesinden 17.000 fit yüksekliğe ulaşan karla kaplı zirvelere kadar yükselir. Sadece elli kilometre içinde kuzey yamaçları karla kaplı tepelerden turkuaz sulara, tropikal orman kıyılarına ve Karayip okyanusunun mercan resiflerine iner. Bölge, 17.000 km2’lik bir alanda her bir eko-sisteme sahiptir. Mercan resifleri, mangrovlar, kurak çöller, yağmur ve bulut ormanları ve karla kaplı zirveleri ile bütün doğa güzelliklerini aynı gün içerisinde görebilirsiniz. En yüksek zirve 5,775 metrede Pico Simon Bolivar’dır.

Bu yaylalar, Tanrıların ve ölülerin ruhlarının yaşadığı yerdir. Bir işaret ve semboller evreni olan bu bölge, dünyaya köprüleri ve kolektif tarihi olan gerçek bir “açık kitap” dır. 1965’te arkeologlar kayıp bir Tairona dini merkezinin kalıntılarını buldu ve ona ‘Kayıp Şehir’ adını verdiler. İki tane daha kayıp şehir olduğuna inanılıyor. Kogiler, Sierra Nevada’nın ‘Yaratılış Yeri’ ve ‘Dünyanın Kalbi’ olduğuna inanıyor. Kendilerine insanlığın ” Yaşlı Kardeşleri ” diyorlar ve dünya üzerinde hala var olan diğer eski yerli topluluklar gibi onlar da düzensizlikleri dengede tutmak için Dünya gezegeninin muhafızları olduklarına inanıyorlar.

İspanyol fetihinin başlangıcından itibaren Sierra Nevada halkı işgalcilerle şiddetli çatışmalara girmiş, Sierra yerlilerinin gözü çok korkusuz günümüzde de hükümet ve polislerle Sierra’ da kurulmaya çalışılan maden ocaklarıyla ilgili göğüs göğüse kavga edebiliyorlar. Meclise girmiş olanlar var ve bölgedeki doğa katliamını durdurmak için büyük toplantılar düzenliyorlar.

İspanyollar, günümüz Sierra yerlilerinin ataları olan Taironas’ ların tanrılarına göz kamaştırıcı altın heykeller sunduğunu öğrendiklerinde mezarlarını kazdılar ve mezarlarını yağmaladılar. Fakat İspanyol istilasından kurtularak, ölümden kurtulan en fazla yerlinin, Sierra yerlileri olduğu söyleniyor. İspanyollar ormanları ve çetin dağlık bölgeleri ne kadar aramış olsalarda bu kayıp şehirleri bulamamışlar. Sierra yerlilerin çok uzun zaman beyazlarla ve beyazların dünyasıyla kontağı olmadı, bölgedeki beyaz kolonileşme ikinci dünya savaşından sonra başlamış. Aslında gelenlere beyaz demek de doğru olmaz, gelenlerin çoğu Afro- Amerikanlar, fakir köylüler ve kölelikten kaçan siyahlardı bu yüzden bölgedeki çoğunluk hala aynı topluluklardan oluşuyor.

1970′ li yıllarda Kolombiya’ yı saran uyuşturucu trafiğinden en fazla zarar görmüş bölgelerden biri Sierra. Çünkü uyuşturucu üretmek için bölgeye gelen kaçakçılar Sierra yerlilerin kutsal sayarak kullandıkları Coca bitkileri ile dolu tarlaları ele geçirmişler, onları yeniden dağlık bölgelere çekilmeye zorlamışlar ve kokain üretmek için yüzyıllık dev ağaçlarla dolu ormanları keserek yok etmişler. Dünyadaki en önemli oksijen üretim bölgelerinden biri olan Sierra de Nevada ormanları bu kanlı kokain ticareti yüzenden yok olmuş.

Yerliler yüzyıllar boyu dışlanmış, toprakları ellerinden alınmış, dağlara sürülmüş ve öldürülmüş. Genetik ve arkeolojik kanıtların en az MS 200’e kadar uzanan Tayrona kültüründen gelen ve Sierra De Nevada ‘ da yaşayan Kogilerden başka Wiwa, Arhuacos ve Kankuamo yerli toplulukları da var. Tayrona, Sierra Nevada boyunca çok sayıda taş yapı ve yol inşa eden, çarpıcı altın, sanat eseri, taş ve çömlek eserleri bırakan gelişmiş bir uygarlıktı.

RİO ANCHO’ DAKİ BAHÇE

Sierra de Nevada’ ya gelişimin sebebi yeni kurulacak bir komin köy projesi ile ilgiliydi, permakültür gruplarında tanıştığım arkadaşlarım alana bakmak için beni de çağırmıştı. Ben onlardan erken varmıştım, birkaç gün Palomino’ da kaldım, her geçen sene daha çok turistik olmaya başlayan Avrupalı ve Amerikalı turistlerin uğrak yerlerinden biri olan Palomino’ da turizm son 3-5 sene içinde gelişmeye başlamış. Tabii bunun en önemli sebebi bölgedeki iç savaşın şimdilik durma noktasına gelmiş olması, fakir bölge halkı ekonomik açıdan gelişen turizme sevinse de bu ekosistem için olumlu bir gelişme değil.

Palomino’ nun turistik gürültüsüne birkaç gün dayanabildim, arkadaşlarım gecikeceklerini, istersem onları Rio Ancho’ daki küçük kulübede kalarak bekleyebileceğimi söylediler. Sessizlik, doğa ve yalnızlık…hemen Palomino’ dan sonraki küçük Afro – Amerikan köyü Rio Ancho’ ya doğru yola çıktım.

Rio Ancho. 2016

Rio Ancho ismini çağıldayarak akan beyaz nehirden alıyor, bu Afro – Amerikan köyü , tıpkı bir şirinler köyü gibiydi rengarenk çiçeklerle süslenmiş minicik evleri ile.

Bambu çitlerle çevrili bahçeye girdim ve kalacağım Casita’ yı gördüm, minik kulübede bir yatak vardı, mutfak dışarıdaydı ve kocaman bir bahçe vardı. Bahçedeki en eski ağaç, bir kaya ile kaynaşmış kulübenin yakınlarında göğe yükseliyordu. Ulu ağaç , üç aylık uzun yolumun ardından dertleştiğim, akıl danıştığım, ruhumu dinlendiren öğretmenim oldu.

Kompost tuvalete de alışmıştım hatta şehire geldiğimde bir süre modern tuvalet kullanmak tuhafıma gidiyor, kapalı duvarlar, sürekli akan sular, sifon sesleri. Su çekmek yerine dışkıların üzerine toprak veya salaş atıyorsunuz, tuvalet kağıdı atabilirsiniz ama plastik gibi maddeler asla çünkü bu artıklar bahçede gübre olarak kullanılıyor. Tabii makbul olan vejeteryan ya da vegan olanların dışkıları çünkü hem kokmuyorlar hem de yetiştirici arkadaşlarımın tecrübelerine göre bitkiler bu gübreleri çok seviyormuş.

Kaldığım süre boyunca casitanın dışındaki hamakta uyudum çünkü öğleden sonra başlayan mason yağmurunu dinliyordum, gece yıldızları seyrediyordum ve bahçedeki öğretmenim ulu ağaç ile konuşuyordum. Armoniklerim gün geçtikçe gelişiyordu, yeni şarkılarımı söyledim, beyaz köpüklü nehirde yıkandım, yağmurda döndüm. Bir zamandır sema yapıyorum ve genelde doğada dönüyorum, müzik ile de bambaşka ama doğada döndüğümde solid dalgaları daha net gördüğümü fark ettim. Hatta bir gün yağmurda dönerken gördüğüm görüntüden öyle şaşkına döndüm ki düştüm.

Yağmur sicimleri dönerken birleşiyordu ve hologram bir görüntü oluşuyordu, burnumun ucundan baktığım görüntüde sol gözümde geçmiş olduğum zamanı mesela kulübenin görüntüsünü, sağ gözümde ise gelecek zamanın madde görüntüsü mesela ağacı görüyordum. Ve bu an dan da kısa bir an içerisinde bunu gören biri vardı fakat aynı zamanda beden dönmeye devam ediyordu. Belki kapasam gözümü dalacağım aşk diyarına ama nasıl sorularına cevap bulamadan dalamıyorum o aleme.

Ben böyle şeyler ile kendimi bahçeye kapatmış iken tek ziyaretcim Kogi yerlileriydi. Arkadaşlarım Kogilere yardım ettikleri ve evlerini onlara açtıkları için her gün farklı yerliler bambu çitlerin üzerinden kafasını uzatıyor, tuhaf ispanyolcaları ile birşeyler soruyorlardı, coca yaprağı satıyorlardı. Kogilere geldiklerinde içecek ve yiyecek ikram ediyordum, bu köyde bir gelenekmiş.

Rio Ancho köyünde de yolda dağlardaki kulübelerinden her gün para kazanmak, yaptıkları çantaları ve coca yapraklarını satmak için kasabaya inen yerlileri görüyordum. Bir masalın içerisinde gibiydim ama erkeklerin ellerinden düşmeyen Poporo denilen şu alet neyin nesiydi, neden sadece beyaz kumaşlar giyiyorlardı, doğa ile konuştukları söylenen bu yerliler benim batılı aklıma göre neden bu kadar sağlıksız gözüküyordu, Mayaların zeki bilgelerinin Kogi öğreticiler ile eğitim almak için yıllarca Tairona’ da kaldıkları söyleniyordu, neydi bu bilgiler???

          SİERRA YERLİLERİ KOGİLER

Kogi dilinde “jaguar” olan Kogi veya Cogui olarak bilinen kabile, bugünün en eski medeniyetlerden biri olan Tairona kültürünün muhafızlarıdır. Dünyanın merkezindeki kutsal dağlar ile ilgili birçok antik efsanedeki gibi, onların mitolojisinde ” Dünyanın Kalbinde” (Santa Marta’nın Sierra Nevadası) içinde yaşayan insanlığın “Yaşlı Kardeşleri” olduklarını söylerler. Dünyanın Kalbinde yaşamayanlara “Genç Kardeşler” denir. Mitolojileri, bu Genç Kardeşlerin, uzun zaman önce dünyanın kalbinden uzaklaştığını, tekrar kalbe dönmeleri için uzun yolları olacağını söyler.

Yaklaşık 12.000 civarında oldukları söyleniyor ve çoğu insanlardan uzak bölgelerde yaşıyor. Coca bitkisi ekiyorlar,coca en önemli besin kaynaklarından biri ve ormanlardaki meyveler, kökler ile besleniyorlar. Kendi kültürlerinin dışında olanlarla evlenmiyorlar, köylerine yabancıların girmesine müsade etmiyorlar fakat son yıllarda beyaz insanların ziyaretlerine daha açık bir hale gelmişler. Evlerini palmiye gibi tropikal ağaçlardan inşa ediyorlar ve burada bir süre yaşadıktan sonra orayı terk ederek başka bir bölgeye yerleşiyorlar.

Kogiler, doğanın arkasındaki büyük güç olan yaratıcı ” The Great Mother – Büyük Anne ” inancına sahip ve yaşam tarzlarını da bu inançlarına göre oluşturmuşlar. Dünya’ nın yaşayan bir varlık olduğunu ve son dönemlerdeki doğa katliamının, madenciliğin, kirliliğin Büyük Anne’ ye zarar verdiğini söylüyorlar. İbadetlerini ve derin meditasyonlarını kayalarla, hayvanlarla, bitkilerle, sularla ve gezegendeki diğer varlıklarla iletişime geçerek gerçekleştiriyorlar. Mamo ya da Mamos dedikleri öğreticilerin ALUNA ismini verdikleri mistik dünya ile bağlantı kurmalarında onlara yardım ettiğine inanıyorlar. Tohumlarını ekmeden önce kutsuyorlar ve özellikle kayalarla konuşmayı derin öfke , nefret gibi güçlü negatif duyguları çözmek için kullanıyorlar.

Kayalarla yaptığım meditasyon bende müthiş bir enerji çözümüne sebep oldu. Çünkü Dünya Ana’ nın en eski genetik kodlarını taşıyan kayalarda oturmak bile vücuttaki kimyasal ve beyindeki hormonal dönüşümlere yardımcı oluyor. Bir de oturup içinizde çöreklenmiş , kimseye değil kendinize bile söylemek istemediğiniz her şeyi paylaşırsanız ardından gelen rahatlama tarif edilemez. Hem ormandaki bir kayanın üzerinde istediğiniz gibi ağlayabilir, tuhaf sesler çıkarabilir, tepinebilir, ne isterseniz onu yaparsınız. Kaya bu kime söyler ki en fazla rüzgara, o da uçar gider…

Yapabilirseniz dört gün boyunca denemenizi ve ayrılırken kayaya teşekkür etmenizi hatta ziyaretlerinizde küçük hediyeler mesela çiçek, midye, taş , tüy sunmanızı tavsiye ederim. Bu hediyeler ondan birşey istediğiniz için değil ya da dilekleriniz gerçekleşsin diye değil. Kayalar bizden çok çok eski bilgeliklere sahip varlıklar olduğu için onlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Dertlerinize çözüm mü arıyorsunuz, kaya onu nasıl söylesin? Doğa ile konuştuğunuzda çözüm yerine başka bir boyut açılıyor, sezgiler…. yeni deneyimler , korkusuzluk, akışa güvenmek…

                 ANA TANRIÇA VE ALUNA

” Kogi dininin merkezi kişiliği, Ana Tanrıça’dır. Tanrıça, zamanın başlangıcında yedi referans noktası olan Kuzey, Güney, Doğu, Batı, Gök, Yer ve Merkez arasında kozmik yumurtayı yarattı ve dokuz yatay katmana, dokuz tabakalı dünyaya ayırdı, ortaki bizim bulunduğumuz beşinci boyuttur. Tanrıça’nın dokuz kızının her birini solgun, çorak kumlardan insanlığı besleyen siyah ve verimli toprağa kadar uzanan, belirli bir tür tarım alanı olarak tasvir etmişlerdir.

Her Cosmos’un içerdiği yedi referans noktası, sayısız mistik varlıklar, hayvanlar, bitkiler, mineraller, renkler, rüzgarlar ve birçok soyut kavramla ilişkilendirilir veya tanımlanır, bazıları bir değerler ölçeğinde düzenlenirken, diğerleri daha fazladır. Dört ana yön, Kogi toplumunun ana kesimlerinin ataları olan dört efsanevi kültürün kontrolü altındadır; bunların hepsi dördüncüsü Ana Tanrıça’nın Evlatlarıdır ve benzer şekilde, örnek teşkil eden bazı hayvan çiftleriyle ilişkilidirler. ” Reichel-Dolmitoff (1976)

Aluna , içsel düşünce ve potansiyeller dünyasına verdikleri bir isimdir , Aluna’ dan fiziksel gezegenin hem uzağındaki yerlere astral seyahat yapabiliyorlar hem de fiziksel gezegenden uzaktaki yerleri görebiliyorlar. Onların kutsal toprakları tüm dünyadaki kozmik güçlerin metafizik bir sembolü olarak algılanır, bu yüzden kutsal alanlar saydıkları ormanların koruyucuları oldular. Kogiler, son beşyüz yıldır çok az değişmiş bir toplum çünkü hayatta kalmalarının temelleri dünyalarından ve insanlığın geri kalanından fiziksel olarak kendilerini ayırmaları ve tüm enerjilerini öz bilinçte kullanarak bedenin ve bireyselliğin ötesine geçmeleri.

Yağmur ormanlarının ve gezegenin yok oluşundan endişe ediyorlar, Sierra de Nevada gezegendeki en biyolojik çeşitlilik gösteren tropikal yağmur ormanlarını kapsıyor ve bu ormanlar da büyük tehdit altında. Başka boyutlardan alarak ilettikleri mesajlar yoluyla insanlara, Dünya gezegenini büyük bir değişimin beklediğini, yüzyıllardır yaşadıkları dağların ölmesinin bunun en büyük göstergesi olduğunu ve bunun en önemli sebebinin ” bilincin yanlış kullanılması ” olduğunu söylüyorlar. Onların daha sonra ilettiği mesajlardan biri de daha evrimleşmiş ışık bedenlerinde bir varlık ırkı olarak ortaya çıkan insanlık sürecinin bir parçası olarak , ışık bilincinin ortaya çıkacağı ile ilgili ki bu kehanetleri zamanımızın metafizik öğretilerine sıkı sıkıya bağlıdır.

Mamo, Kogilerin ruhsal lideridir, doğuştan seçilmiştir ve ruhsal dünyanın ya da Aluna’nın antik sırlarını öğrenmek için çocukluğunun dokuz yılını , karanlıkta bir mağarada geçirir. Onlar Kogi toplumunu kontrol eden liderlerdir ve tüm önemli kararları ve şamanik çalışmaları kehanet yoluyla yaparlar. Bütün her şey Aluna’ dır bu yüzden Mamas ilk önce ruhsal dünyada fiziksel dünyanın bir yansımasını görür ve Büyük Anne’ nin kehanetlerini dinler, doğayı dinler. Yeni dünyada kaybolmuş kehanet tekniği, Kogi dünyasını dengede ve düzende tutan şeydir. Onlara göre ‘ genç kardeşler ‘ uyarıları dinlemiyor, dikkate almıyor eğer Sierra Nevada ya da Anne ölürse , Dünya da ölecek.

Koka bitkisi onlar için kutsal ve birçok şey için kullanıyorlar. Tüm Kogi yerleşim yerlerinin yakınında küçük ağaçlı koka çalıları bulunur ve sadece kadınlar tarafından toplanır sonra bunlar erkeklere sunulur. Tüm yetişkin erkekler yaprakları çiğner ve bu sırada nemli küçük kireç parçaları eklerler. Coca çalıları sadece erkekler tarafından dikilir ve kadınlar tarafından toplanan yaprakları erkekler , tapınağın içinde özel bir çift saplı çömlek aracı ile pişirirler. Bir Kogi rahibi tarafından yapılan bu ritüel aracı sadece koka yapraklarının kızartılması için kullanılabilir. Yaprakları çiğnerlerken kullandıkları kireç, ağızdaki mukoza zarlarının yapraklardaki alkaloidleri emmesine yardımcı olan bir maddedir ve bu kireci deniz kabuklarını yakarak üretirler. İnce beyaz toz, daha sonra tüm erkekler tarafından ve Poporo denen bir ritüel kabak içine konur ve bu kireci ağaçtan yapılmış bir sopa ile ağızlerına koyarlar.

Koka bitkisi ; gelenekleri, dinleri, iş ve ilaçlarıyla derinden ilgili olan Kogilerin yaşam tarzının ayrılmaz bir parçasıdır. Ve Güney Amerika’daki en eski koka kullanımının şamanistik uygulamalarda ve dini ritüellerde yer almasının tarihi bilgisidir. Koka yapraklarını çiğnemenin yol açtığı hafif zihinsel uyarılma ile şamanın doğadaki ruhsal güçlerle iletişim kurabileceği ve bu güçleri yardıma çağırdığı bir trans haline daha kolay girmesini sağlar.

Yaklaşık iki senedir Kolombiya’ ya köy projesi için gidip geliyorum fakat henüz bilge dedikleri bir Mamo ile oturup konuşamadım zaten arkadaşlarımın dedikleri yabancıları içlerine almıyorlar. Fakat Aluna ya da Dünya Ana ‘ ya bağlı bir toplumun neden erkeklerden kurulmuş bir birlik tarafından yönetiliyor olmasına pek anlam veremedim. Bu sene Saga ismi verdikleri bir kadın bilge ile tanıştım ve neden kadınlar bu birlikte yok diye sorduğumda ” Erkekler tapınakta saatlerce konuşurlar, tartışırlar sonra eve geldiklerinde konuştuklarını kadınlara söylerler. Biz , bir iki cümle ederiz ve bizim sözümüzü dinlerler. ” dedi.

SİERRA DE NEVADA YERLİLERİNİN GENÇ KARDEŞLERE MESAJI

” Dünyanın ‘küçük’ hale gelmesiyle ve ‘eski’ ile ‘yeni’ buluştuğu zaman en eski uygarlıklar bile, tüm insanlık için bir ırk olarak meydana gelen evrimin bir parçası haline gelecektir. İnsanlık tarihindeki hiçbir şey, ruhani kökenlerimize doğru olan yolculuğumuz boyunca hareket ettiğimizle aynı kalmaz. “

1990’da Kogi’ ler, dünyadaki genç kardeşleri ile konuşmaları gerektiğine karar verdi. Kendilerini yalıtılmış tutarak hayatta kalmayı başardılar, ancak Küçük Kardeş’e bir mesaj göndermenin zamanı gelmişti. Dünyanın dağlarında ve kalbinde bir şeylerin yanlış gitmeye başladığını görüyorlardı. Karlar düşmeyi kesmişti ve nehirler o kadar dolu değildi, eğer dağlar hastalanmaya başladıysa bütün dünya başı dertteydi.

Mamas, o dönemde Kolombiya’da bulunan bir İngiliz film yapımcısıyla görüşmek için İspanyolca konuşan Kogi’lerden birini gönderdi. BBC’den Genç Kardeşlerine endişelerini anlatmaları için bir film yapmasını istediler. ‘The Elder Brother’s Warning ” ya da ” The Message from the Heart of the World ” , Alan Ereira yapımcılığı yaptığı belgesel yayınlandı ve ” The Heart of the World ” isminde bir kitap da yazıldı.

Film yayınlandığında birçok olumlu değişikliğe sebep oldu. Kolombiya Hükümeti ve aynı zamanda mezar soyguncuları üzerinde büyük bir etkisi oldu ve mezar soyguncuları, atalarını rahatsız etmekten dolayı kendilerini kötü hissettikleri için durmaları gerektiğini hissetti. Artık mecliste iki Kogi milletvekili var ve Tairona Heritage Trust, Kogi’ leri desteklemek ve toprak haklarını korumak için kuruldu.

Drunvalo Melchizedek’e göre …

” Kogi bizi, Hindu ve Doğu dinlerinin çoğunun yaptığı gibi “uyuyor ” olarak görmüyor. Kogi, gölge enerjilerle olan insanları ölü olarak görüyor. Bunun nedeni, onların gerçek insanlar olarak sınıflandırılmak için yeterli yaşam gücü enerjisi ve bilincine sahip olmamasıdır. ”

GENÇ KARDEŞLERİN BİLİNÇ KARMAŞASI

Yaklaşık olarak iki sene önce vardığım Sierra ‘ daki komin köy projesine gönülden inanmıştım, bunda en büyük etken muhteşem berraklıktaki nehirler ve henüz insan eli değmemiş dağların görüntüsüydü. Kogilerin müziğini ilk kez duyduğumda fark ettiğim klasikleşmiş ritim duygusunun dışında tıpkı dönen ve sonsuz bir ritmin eşliğinde devam eden , ego bilinci transa sokmaya meyilli müzik ritüelleri de çok ilgimi çekmişti. Ve beyaz ırktan olan arkadaşlarımın bölgenin doğasına ve yerlilere yönelik projesine destek olmaya karar verdim.

Sierra yerli çocuklarının gözlerindeki ışık, saflıkları ve ayrımcılığa terk edilmişlikleri yüreğime dokunmuştu. Yeni alternatif bir yaşam oluşturabileceğimize ve birlik olgumuzun gelişimine de inanmıştım. Fakat büyük bir hayal kırıklığına uğradım ve bunun sebebi beyaz ırkın hala günümüzde eski yerli halkların inançlarını ve bilgilerini çıkarları için kullanmalarıdır. Kogilerin dediği gibi bizler genç kardeşleriz fakat Dünya Ana’ nın dönüşümünü olumluya kullanabilmek yerine nasıl oluyorda hala bencilliğin, açgözllüğün ötesine geçemiyoruz?

Son yıllarda spiritüel olmak, şifacı olmak, doğa için aktivistlik ve şaman olmak gibi kavramlar türemiştir. İnsan bilinci karanlık çağından geçerken bu kadim bilgilerin bir moda şeklinde yayılması , evrensel bilinç dönüşümü için ne kadar önemli ise de başka bir tehlike oluşturmaya başladı, maddi ve egosal güç sağlayan kaynaklara dönüşmeye başladı. Daha kim olduğunu kavramamış insan toplulukları maneviyatı, şamanizmi ve doğa sevgisini egosal çıkarları için kullanmaya başladı. Yüz yıllardır dışlanmış, fakirleşmiş, toprakları ellerinden alınmış yerli toplulukların destekçisi olan grupların içerisindeki egosal kavram karmaşaları hala tartışılmakta . Gelecekte bu kavram karmaşalarının dönüşüme uğrayacağına hala gönülden inanıyorum fakat önce kendi bilinçsel dönüşümümüzü gerçekleştirmeden toplum bilinç dönüşümünü nasıl sağlayabiliriz?

Şaman olmak diye bir kavram yoktur, iki tane eğitime katılmakla veya davul çalmakla böyle bir egoya sahip olmak bilinçsizliğin başka bir şeklidir. Yerli halkların çaresizliğini kullanan pek çok beyaz insan, şifalı kutsal bitkileri yasa dışı yollarla, maddi ve kişisel çıkarları için kullanmaktadır. Avrupa ve Amerika’ da hatta bizim ülkemizde de şifalı bitkilerle yapılan bilinçsiz ritüeller düzenlenmeye başlanmıştır.

Ayahuasca, Peyote, Rape gibi kutsal şifa bitkileri para kazanmak uğruna bilinçsiz bir şekilde tüketilmeye başlanmıştır. Bu bilinçsizçe tüketim insanların ruhsal ve fiziksel olarak zarar görmelerine sebep olmaya başlamıştır. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi kutsal bitkilerin şifasını marketleşmeye başlamış spiritüel modaya hizmet eden insanlar aracılığı ile almanız mümkün değil hatta bunun ruhsal olarak büyük zararları var.

Güney ve Kuzey Amerika yerli öğreticilerinin hem bütün uluslararası topluluklarda hem de basında verdiği demeçler dikkate alınmıyor. Pek çok yerli şifacı , kutsal bitkilerin ” beyaz insanların maddi ve egosal çıkarları ” için kullanıldığı ile ilgili genç nesillere uyarılarda bulunuyorlar. Bilinçsiz yapılan ritüellere katılan pek çok insanda psikolojik kalıcı rahatsızlıklar oluşmaya başladı. Kutsal bitkilerin, şifacı olduğu kadar karanlık yönüde vardır ve bazen o karanlığa aydınlığa ulaşmak için girmeniz gerekebilir fakat o karanlığa giren bazı insanlar ritüelleri yapan kişilerin cahillikleri yüzünden çıkamayabiliyor.

Ne kadar bu edindiğim bilgiler , yaşadıklarım ve gözlemlerim her topluluğu kapsamasa da gerçektir ve yerli topluluklar tarafından da tartışılmaktadır. Spiritüel, şifacı veya şaman görüntüsüne bürünmüş yalancı ego benliklerin veya toplulukların da kendileri sorgulama dönemi gelmiştir. Kim için hizmet ediyorsunuz? Egosal benlikleriniz için mi evrensel birlik için mi?

Yine eski yerli öğreticilerden bire bir duyduğum sözler şöyleydi;

” Her kafasına tüy takıp, uzun fakat boş konuşan adamlara inanma. Gerçek şamanlar hala dağlarda , ormanların derinliklerinde yaşar, dilleri ile değil sessizlikle konuşurlar. Şehirlere inmiş olanlar Samsara aleminin bir ilüzyonudur. Dünya Ana’ ya ve gerçekte kim olduğumuza dair öz bilgiler yüz yıllar önce yok edildi. Fakat gerçek hala her varlığın içinde gizlidir, öz bilgi senin içinde gizlidir. Gerçeğe, kim olduğunu bularak ulaşabilirsin ve Doğa bu uzun yoldaki en büyük dostun , öğretmenindir. Sadece ona kulak ver, ona inan ve dinle! Ve asla sadece bir aracı olduğunu, evrensel birliğin iyiliği için hizmet veren , Ulu Yaratıcı’ nın kıymetli bir kızı veya oğlu olduğunu unutma. “

ÖZ ‘ LEM . 2018