Tibet’ in Kalbi Dharamsala / Kuzey Hindistan

Rishikesh’ den ayrılıp Dharamsala’ ya doğru, Nil ve Niloş ile birlikte yaptığımız yolculuk, yirmi saati bulan uzun yol sonunda gecenin bir yarısı nihayete erdi. Gittikçe yükselen Himalayalar’ dan kıvrım kıvrım yükselerek ilerledik. Küçük Tibet olarak bilinen dağların yamaçlarına kurulmuş McLeod Ganj’ da kalmaya karar verdik.

Tibet’ in lideri Dalai Lama, McLeod Ganj’ da yaşıyor. Çin istilasından kurtarılabilen Tibet’ in ganimetleri ve yazılı belgelerde kasabada inşa edilmiş büyük Budist tapınağında yer alıyor. Tibet Budizmini öğrenmeye gelen insanların dışında, muhteşem güzellikteki vadilerde ve dağlarda trekking yapmaya gelen turistlerde bu bölgede uzun süre kalmayı tercih ediyor.

McLeod Ganj’ ın yokuşlu, dar sokaklarında Tibetlilerin güleryüzlü ve sakin yakınlığını görmek insanı rahatlatıyor, ne de olsa hala burası Hindistan!

Hintlilerin yoğun olduğu sokaklar yine birbirine girmiş bir keşmekeş hali, biraz yokuşu çıkınca başlayan Tibetlilerin sokağında huzur ve dinginlik.

Hintli satıcılar yapışır da yapışır, Tibetli satıcılar gülümser, bekler, soru sorarsan cevap verir. Gerçi el yapması çarıklarımı aldığım bu hintli satıcı çok ısrarcı olmayanlarından dı, istisnalar kaideyi bozmayabilir.

Hani insan ayrımı yapmak istemem de bu duruma enerjisel olarak yaklaşırsam; Hintliler Beta frekansı, Tibetliler Alfa frekansı yayıyor diyebilirim. Hinduizm ve Budizm’ in kaynaştığı yer Dharamsala, halk yıllardır sorunsuz bir şekilde yaşıyor ve birbirlerinin inançlarına saygı gösteriyorlar.

1959 senesinde Çin’ in, Tibet’ i istilasından kaçıp kurtulabilen 80 bin Tibetli ile birlikte Dharamsala’ ya yerleşen Dalai Lama, Tibet budizmi ile ilgili bilgileri büyük tapınakta veriyor ve binlerce kişinin katıldığı konuşmalarını yine bu tapınakta gerçekleştiriyor.

Dharamsala’ ya her sene binlerce turist Tibet Budizmini öğrenmek için geliyor, aylarca tepelere kurulmuş Budist tapınaklarında kalarak meditasyon çalışmaları yapıyor.

Tapınağın olduğu alanda bir müze de var ve maalesef Çin istilasının sebep olduğu büyük acıları ve belgeleri barındırıyor. Öldürülenlerin dışında yüzlerce kayıp insan var ve hala bulunamıyorlar. Konuştuğum Tibet’ liler yurt vatanlarına dönmek istemiyorlar, büyük baskı altında olduklarını ve Tibet’ deki yaşamlarının eskisi gibi olmadığını, sokaklarda dolaşan Çin askerlerinin özgürlüklerini kısıtladığını söylüyorlar. Tapınağın için de büyük Buda heykellerinin yanı sıra, cam dolaplara sıralanmış, istiladan kaçırılabilen belgeler yer alıyor. Bu belgelerde Buddha’ nın Sanskiritçe’ ye çevrilmiş öğretileri ve Budist filozofisi, şiirler, sanat, bilim, astroloji ve tıp ilimiyle ilgili çok eski bilgiler var.

McLeod Ganj’ da bulduğum hostelin odasına girdiğimde duvarda ilk kez Nepal’ deki tapınaklarda rastladığım ” Kader Çarkı ” na benzeyen bir sembol gördüm. Altındaki yazıyı okudum, ” Kalachakra ” yazıyordu yani ” Zaman Çarkı “. Kader çarkının dönüşüm geçirmeden önceki ilk anlatımıydı. Tibet Budizmi, ilk Budizm bilgilerini barındıran bir öneme sahip çünkü tıpkı dinler veya inanışlarda olduğu gibi zaman içerisinde Budizm’ de de bilgiler farklı şekillere bölünmüş. Göklerden gelen ilk bilgilerin öz halinin Tibet Budizminde olduğu söyleniyor. Araştırma yapmaya başladığımda Kalachakra ile ilgili şu bilgilere ulaştım.

                         KALACHAKRA

Kalachakra Tantra, içinde üç zaman çarkı barındırır; Dışsal zaman, İçsel zaman ve Alternatif ( üçüncü boyutta algılanan zamanın dışındaki ) zaman. Dış ve içsel zaman bizlerin dünya aleminde algıladığımız zaman, günlerin ya da yılların geçerek fiziksel değişikliklere uğramamız, çocukluktan gençliğe, yaşlılıktan ölüme kadar algıladığımız zaman dilimi. Alternatif zaman ise bu dış ve içsel zaman algısının dışına çıkarak, zihnimizde şartladığımız zaman olgusunun ötesine geçerek gerçeğe, başka bir deyişle hiç bir zamana ait olmayan öze ulaşmayı ifade eder. Dalai Lama, Kalachakra’ nın en kuvvetli Tantrik çalışmalardan biri olduğunu söyler ve bu çalışmanın etkisini görmek için uygulamalara uzun bir zaman ve konsantrasyon harcanmasını, inisiyasyonların usta ve çırak ilişkisi içerisinde gerçekleşmesi gerektiğini özellikle belirtir.

Kalachakra’ daki sembol dört çeyrek bölüme ayrılmıştır. Her birinde duvarlar, kapılar, bir merkez ve belirli bir renk vardır. Renkler, elementleri ve zihin beden çeşitlerini temsil eder. Doğu tarafta yer alan siyah renk, hava ve rüzgar elementiyle ilgilidir. Batıda yer alan sarı renk, toprak elementiyle ilgilidir. Güneydeki kırmızı renk, ateş elementiyle ve kuzeyde yer alan beyaz renk, su elementiyle ilgilidir. 722 bölümü barındıran kare, yeryüzünü barındıran merkezli daire üzerinde bulunur. Diğer daireler su, ateş, hava, boşluk ve farkındalığın bütün duvarların ötesinde olduğunu sembolize eder.

Kalachakra, Budizm’ deki en kutsal ve eski öğretileri içinde barındırır. Bu çalışmaları uygulayan kişilerin içsel huzura, anlayışa, büyük birliğe, dünyasal birlik olgusuna, sakinliğe ve evrensel mutluluğa erişeceği söylenir. Zaman kavramından özgürleşebilen insanoğlu, zihinsel her şartlanmanın ötesine geçerek Nirvana’ ya ulaşabilecektir.

               TİBET BUDİZMİ DZOGCHEN

Tibet Budizmi’ nde (Dzogchen) ruhun dört element ile ilişkisinden özellikle bahsedilir ve ana dört elementle nasıl tekrar bağlantıya geçilebileceğine dair önemli bilgiler verir. Ruh enerjisi, Zaman enerjisi, Fizik enerji ve Hayat enerjileri evreni meydana getiren dört temel enerjidir. Antik bilgilerdeki sembolleşmiş halleri ateş, hava, su, topraktır. Birlikten çokluğa geçişin, fizik evrenin ve varoluşun başlangıcıdırlar.

Dzogchen ‘ de dört elementin özelliklerinden şöyle bahsedilir;

Toprağın elementsel özelliği, en çok sezgisel olarak yakalanabilir; ağır, katı, bağlı, güvenlidir. Toprağın ağırlığı, yer çekimi vardır. Diğer elementlerle armoni içinde olduğu zaman yeterli ısı, nem ve iyi hava olduğunda zengin ve bereketli olur.Yeterli ısı olmadığında soğuk ve verimsiz; yeterli su olmadığında kurak ve sert; yeterli hava olmadığında ise cansız ve eskimiş de olabilir.

İçimizde toprak elementi dengeli olduğunda kendimizi kararlı, sağlam ve kendinden emin hissederiz. Deneyimlerimizle kökleşiriz, dengemizi kaybetmemiz yada neyin önemli olduğunun bağlantısını kaybetmeyiz. Meditasyon çalışmalarında toprak elementinin dengelenmesi önemli ve gereklidir. Konsantrasyon çalışmaları toprağın özelliklerini geliştirir ve zihnin sabitlenmesi önemle tavsiye edilir. Spiritüel çalışmalarda toprak elementi tamamen geliştirildiğinde bu bize sakinliğin bilgeliğini getirir. Karşılaşabileceğimiz olumsuz durumlarda bile sakinliğimizi koruruz ve tabiatımızın ışık dolu varlığını farkedebiliriz.

Su elementi içimizde dengeli olduğunda kendimizle ve hayatımızla huzur içindeyizdir. Hayatsal ilişkilerde akıcıyızdır ve kolaylıkla olayların etrafında hareket sağlayabiliriz. Oluşan bütün durumları memnuniyet ve sevinçle kabul ederiz. İnsanlarla tanışmaktan, bir yerlere gitmekten ve hayatın tadını çıkarmaktan sevinç duyarız. Bu yaşam sevincini düalistik deneyimlerle kaybedebiliriz ve acı çekmemiz kaçınılmazdır. Çünkü sıklıkla dışarıdaki hayat ile ilgileniriz, yeni bir partnere sahip olduğumuzda, zengin ve başarılı olduğumuzda rahat olabileceğimize inanırız. Sevinci Öz’ümüzü bularak değil, birşeylere sahip olarak ve birşeyler yaparak elde edebileceğimizi düşünürüz. Bir kişide su elementi baskın ise hisler ve duygular çok fazladır, sürekli değişkenlik gösteren karmaşık bu duygulara kapılması sonucunda soğukkanlılığını ve rahatlığını kaybedebilir. Su elementini dengelemek için yapılan meditasyonlarda değişen duyguları, hisleri berraklıkla gözlemlediğimizde ve kendimizi bunların akışına kaptırmadığımızda, Öz varlığımıza tutunamadan akıp gitmelerini farkedebiliriz ve deneyimleyebiliriz.

Ateş elementinin pozitif etkileri yaratıcı fikirler, her türlü projeyi başlatabilme ve bunlarda başarıya ulaşma kapasitesidir. Yaratıcılık, ateş elementine bağlıdır ki coşkulu ve heyecanlıdır. Ateşin içimizde dengeli olması yaratıcı fikirlerin girişimliliğini, işimizle mutluluğumuzu ve başarımızı sağlar. Ateşe ait olan neşe ve mutluluk, kabullenme ve doyum sağlama özelliklerinden dolayı su elementinin sevincinden farklıdır. Ateşin neşesi bedenimizde coşku ve keyifle, deneyimlerin uyanışıyla gözlemlenir. Eğer bir kişi fazla ateş elementine sahip ise tedirgin, dürtüsel ve düşünmeden sinirli, bilinçsiz kelimelerle saldırgan bir hal takınabilir, diğer düşüncelere ve fikirlere karşı hoşgörülü değildir. Ateş elementi, toprak elementinin zıttı olduğundan fazla olduğu durumlarda sağlamsızlığa sebep olur ki çok hızlı, hareketli ve sabit değildir. Eğer bir de su elementi az olursa, bu da huzursuzluk ve inatçı bir sıkıntıya sebep olur. Beş dakika oturmak istemez, sürekli birşey yapmak ister, birçok şeyden sıkılır, uykusuzluk problemi çekebilir. Meditasyon yapmakta ve sessizlik içinde kalmakta zorlanır.

Hava elementi,değişimi taşır ve geliştirildiği zaman negatif enerjinin pozitife, nefretin aşka, kıskançlığın genişliğe, hırsın cömertliliğe, kibir ve egonun huzura dönüşmesini sağlar. Merak, öğrenme ve zihinsel esneklik hava elementine aittir. Hava elementi dengeli olduğunda endişe ve sıkıntı duyduğumuz şeylerin üzerinde durmadan sonucu bulmaya odaklanırız, yaşadığımız deneyimin getirilerini fark ederek kötü bir haber alsak dahi gökyüzünün aynı zamanda ne kadar güzel olduğunu görürüz. Hava elementi, zihnin yeni yönlere doğru hareketini ve karşılaşılan şeylere farklı bir bakış açısıyla yaklaşmamıza yardım eder. Negatif duygular, sinir, bencillik ve depresyondan uzaklaşmak için varlığımızdaki hava elementini geliştirmeliyiz.
Hava, pranadır. Meditasyon yapılırken özellikle nefes çalışmaları ile hava elementinin fazlalığı konsantrasyon sağlayarak dengelenmeye çalışılır çünkü hava elementi fazla olursa zihnin akışı da hızlı olur. Tıpkı Prana enerjisi gibi hava elementi de her yerde ve her şeydedir. Varoluşun,ana enerjisidir.

Elementleri dengelemek için bir çok özel mantra bulunuyor. Bu bilgiler çok geniş olduğu için burada yazmam mümkün değil. Kendi deneyimlerimden bahsedecek olursam mantraları bir süre yaptım fakat sonunda doğal ve sezgisel yolla bütün elementlerle kendi dilimle, melodilerimle bağlantı kurmaya başladım. Doğa Anamız, öylesine cömert ki beni dinlediğini hemen doğadan verdiği küçük hediyelerle belli ediyordu. Ormanlarda yürüyüşlere çıktığımda hep Ulu ağaçlara sarıldım, sırtımı dayadım esen rüzgarlarla konuştum, şelalelere girdim şükranlarımı sundum, başımın üstünde uçan kartallarla okyanuslara selam yolladım ve güneşin sıcaklığıyla vücudumdaki ateş enerjisini harekete geçirdim. Eğer benim gibi uzun süreli çalışmalardan sıkılan biriyseniz bu yöntemi de tavsiye edebilirim. Ne de olsa atalardan gelen bir Şaman ruhu var, enerji alanımdaki elementlerle ben bu yöntemle bağlantıya geçtim.

                       DAĞLARA DOĞRU

McLeod’ da birkaç gün geçirdikten sonra daha yükseklerde yer alan Bhagsu’ ya doğru çıkmaya karar verdim. Hem dağlara daha yakın hem de kalabalıktan daha uzaktı, kendime çok güzel, balkonu vadiye bakan ucuz bir hostel odası buldum. Ses meditasyonlarına devam ederken diğer taraftan Doğa Ana ile bağımı güçlendiriyordum. Tibetian bowls yani tibet kaseleriyle bir zamandır çalışıyordum ve Dharamsala’ ya gitmemin en büyük sebeplerinden biri de orada daha geniş bilgiler edinebilmekti. Tapınaklardaki rahiplere sordum, yolda tanıştığım rahiplere sordum kimsenin bu kutsal enstrümanlarla ilgili bir bilgisi yoktu. Tibetlilerle konuştum bana söyledikleri ” Metal kaseler mi? Biz onları yemek yerken kullanıyorduk ya da su içerken, onlar şifalı vibrasyonlar mı üretiyor? ” Sonuçta istediğim bilgilere ulaşamadım ama kendi tibet kaselerimle alıştırmalar yapmaya devam ettim. Daha önceki yazılarımdan yaptığım araştırmalara ulaşabilirsiniz….

Tibet’in Çanakları (Tibetian Bowls-Singing Bowls)

Acaba dedim bir Budist tapınağında bir süre meditasyona mı dalsam ? Gezdim baktım hiç ruhum oraya yeltenmiyor. Hala hiç bir inanç veya din topluluğuna kendimi ait hissetmiyorum, sıkılıyorum, darlanıyorum, enerjim bağdaşmıyor. Öğrendiklerimi harmanlayıp kendi kendime uyguluyorum ve tabii ki meditasyonlarımda müziği kullanıyorum. Ve kutsal öğretmenim Doğa Ana ! Mooji’ de satsaglarında söylemişti, bazı bilgeler dağlarla, nehirlerle, ormanlarla bütün yaratıcı elementlerle bağlantıya geçerek ego zihnin pençesinden kurtulup uyanışa geçmişlerdi. Himalayalar’ la konuşmak istediğim çok şey vardı. Hemen yolumu tekrar dağlara doğru çevirdim.

Yol günlüklerimden :
Yolculuklarımda sık sık kelebeklerle karşılaşır oldum, ormana yaklaştıkça rengarek, boy boy, mutluluk mutluluk oluyorlar. Odamın duvarlarında beliriyorlar, öyle korkuyorum ki ışıkları kapatıyorum içeri gelmesinler, kapıları açıyorum dışarı çıksınlar diye. Ölüleri çıktı karşıma, aldım, Kızılderili şamanlar eğer böyle ölü hayvanlar karşınıza çıkıyorsa alın diyorlar, güç ve uğur sayılıyor. Kelebekler❤️ 

                       İKİNCİ VİDEO

İkinci yaptığım videonun birinci bölümünü McLeod Ganj, ikinci bölümünü Bhagsu’ da çektiğim görüntüler oluşturuyor. İlk bölümde Tibetian Bowls ( Tibet Kaseleri ) kullandım. Telefonumla çektiğim videoları yine telefonumla düzenledim ve üzerine doğaçlama müzik yaptım….iyi seyirler