Urubamba’ dan Çıktım Yola, Vardım Machu Picchu’ ya. 2016

Pachamama ‘ nın beni çağıran fısıltılarını Himalayalar’ da işitmeye başlamıştım ve Peru’ ya gitme hayali gözümde canlanmaya başlamıştı. Bhagsu’ da iken Nepal’ li flütçü arkadaşımla sokakta flüt çalarken beyaz saçlı ve sakallı, güleryüzlü bir adam yanımıza yaklaşmıştı, flütlere baktı ve ” Bizim ülkemizde de bu flütlere benzer çok flüt var ” dedi. ” Nerelisiniz ? ” diye sorduğumda ” Peru ” diyince bunun bir tesadüf olmadığını bütün kalbimde hissetmiştim tabii bu kibar beyefendi bir de beyaz sakallı idi ve bu bir rüya değildi. Baba Himalayalar’ da Ana’ nın bu gizemli çağrısına kulak verdim ve yolculuk planlarını yapmaya başladım.

İspanya’ da ses meditasyonu eğitimi aldığım kurstan arkadaşım Marisa ile iletişime geçtim , o bir zamandır Peru’ da yaşıyordu. Hiç ispanyolca bilmediğimden yakın bir dostun tavsiyeleriyle yola çıkmak daha kolay olacaktı. Hazırlıklarımı yaptım ve Pachamama ‘ ya doğru yola koyuldum. Avrupa üzerinden aktarmalı uçaklar daha ucuz olduğu için bir kaç aktarma ile Cusco’ ya vardım, oradan kara yoluyla Urubamba’ ya ulaştım. Uçaktan hayranlıkla seyrettiğim And Dağları’ nın heybetli görüntüsü hala hafızamda, dişil kıvrımları ve pastel tonlarının birbirine karışmasıyla Pachamama’ nın sarmalayan enerjisini barındırıyordu. Baba Himalayalar’ da yaptığım çetin ruhsal yolculuğu Ana’ nın koruyucu kollarında nasıl pekiştirebilecektim ?

                   KUTSAL VADİ URUBAMBA

Urubamba Vadisi

Cusco’ dan yaklaşık bir saatlik uzaklıkta olan Urubamba, Chicon dağının eteklerinde Urubamba Nehri’ nin yakınlarına kurulmuş, Incas Kutsal Vadisi’ ndeki en büyük kasaba ve ayrıca Machu Picchu da dahil olmak üzere, Inca İmparatorluğunun önemli kalıntılarının yakınında bulunuyor.

Urubamba, Quechua dilinde, ” Kutsal Vadi ” demek. Birçok nehrin aktığı küçük vadilerden oluşan Kutsal Vadi, bu nehirler tarafından beslenir ve birçok İnka arkeolojik sit alanını içinde barındırır. İnkalar’ın bu vadiye çok önem vermelerinin en önemli nedeni çok özel iklim koşullarına ve özel coğrafik özelliklere sahip olmasıdır. And Dağları’ nda doğan Urubamba Nehri uzun bir yolculuktan sonra, Machu Picchu’nun kurulu olduğu dağın etrafında dönüp, 650 km uzunluğuyla Amazon havzasına erişir ve ardından binlerce kilometreye varan yolculuğuyla okyanusa ulaşır.

Urubamba. 2016

Rakım neredeyse 3000 m olmasına rağmen vadi o kadar bereketli ki İnka’ larda bu dik yamaçlara tarım yapabilmek için taraçalar kurmuşlar. Vadi, topraklarının zenginliği sayesinde temel tarım merkezlerinden biri olmuş ve imparatorluğun en önemli doğal sağlık merkezi olmasının yanı sıra en önemli mısır üretim bölgesi olmuş.

Urubamba. 2016

Urubamba’ da, arkadaşım Marisa’ nın bir süredir yaşadığı yeşilliklerin ve dağların görüntüsüyle çevrili hostele yerleştim. Uzun yolun yorgunluğunu üzerimden attıktan sonra Pisac’ ın meşhur pazarına gittik.

Peru’ nun ziyareti en vazgeçilmezi olan pazarları rengarenk, yün dokumacılığı ve el işçiliğiyle insanı kendinden geçiriyor, saatlerinizi ve dikkat etmezseniz de paranızı bu pazarlarda tüketebilirsiniz.

Pisac Pazarı. Urubamba

Neyse ki oldukça ucuz fiyatlara birbirinden güzel şeyler bulabiliyorsunuz.

Güney Amerika gezginleri bu pazarlardan ucuza ürünler alıp daha sonra diğer ülkelerde çok daha pahalı fiyatlara satıyorlar, yol masraflarını çıkarmak için çok akıllıca bir yöntem.

Pisac. Urubamba

Meyveler ve sebzeler çok zengin, Türkiye’ de şimdilerde moda olan ve çok pahalıya satılan Kinoa’ yı bu pazarlarda üç beş liraya alabiliyorsunuz.

 

Machu Picchu’ ya gitme isteğiyle öyle doluydum ki birkaç gün geçtikten sonra tekrar yola koyulmaya karar verdim, büyük sırt çantamı hostele bıraktım, küçük bir çanta yaptım. Urubamba’ dan birkaç minibüs aktarması yaparak Machu Picchu’ ya ulaşılabiliyor.

İlk bindiğim minibüs yaklaştığında gözlerime inanamadım! Şöförün yanında oturan kadının dışında minübüsün arkası kafeslerin içine sıkıştırılmış onlarca civciv ile doluydu. Hem bir hayvansever hem de vejeteryan olduğum için kafesteki civcivlerle yolculuk yapmak kalben çok zor oldu. Gittikçe yükselen dağların sert virajlarını dönerken civcivler birbirlerinin üzerinde yuvarlanıp cikleyip duruyordu:(


Olanları kabullenmeye çalışarak kendimi And Dağları’ nın muhteşem görüntüsüne bıraktım. Neredeyse 3000 m yükseklikteki dağların kıvrımlarında yol alıyorduk, bulutların arasından geçiyorduk. Öyle dayanılmaz bir güzellikteydi ki bulutlar ve dağların buluşması mutluluktan ve bunu yaşabilmekten dolayı ağladım. And Dağları’ na benimle bu güzelliği paylaştığı için teşekkür ettim.

Machu Picchu’ ya ulaşılan tren istasyonuna vardığımda öğlen saatlerini geçmişti . Tren sırası oldukça uzundu ve yaklaşık 20 – 30$ civarında olan ücreti vermek istemedim. Fazla eşyam yoktu, tren yolunu yürümeye karar verdim zaten pek çok kişide bu yolu yürümeyi tercih ediyor çünkü muhteşem güzellikteki ormanın içinden geçiliyor ve yol boyunca mola verilip ve yiyecek bulunabilecek yerler var.

Aguas Calientes, Machu Picchu’ ya en yakın yerleşim yeri, turist kaynıyor ve hosteller oldukça pahalı, bir geceden fazla kalınacak bir yer değil fakat harabelere çıkan otobüsler buradan hareket ediyor ve bileti de Aguas Calientes’ den alabiliyorsunuz. Tren yolunu yürürken kamp yapılan yerler görmüştüm fakat çadırım yoktu o yüzden bir gece olmasına tahammül edip, daracık sokakların arasına kurulmuş birbirinin içine geçmiş binaların arasında kendime bir oda buldum.

Güneş doğmadan önce kalktım biletimi almaya gittim. Otobüs sırası sabahın erken saati olmasına rağmen uzayıp gitmişti, otobüse binmem ve yukarı çıkan 8 km lik yoldan sonra dünyanın yedi harikasından biri olan İnka şehrine ulaşmam birkaç saati buldu.

                           MACHU PİCCHU

Machu Picchu. Mayıs 2016

İnka İmparatoru Pachacutec tarafından 15. yüzyılda Manchu Picchu olarak bilinen eski dağın bulutların sarmaladığı zirvesinde inşa ettirilmiş, şehrin sonunda ise genç zirve olarak bilinen Wayna Picchu yükseliyor. And Dağlarının arasında 2380 m yükseklikte yer alan, tanrılara adanmış bu muhteşem ve gizemli kent, And Platosu’ndan başlayarak balta girmemiş Amazon ormanlarının Urubamba Nehri’ne kadar uzanıyormuş. İspanyollar Peru’yu işgal ettikleri 1532 yılında dağların arasında kalan bu şehri bulamamışlar ve bu yüzden zarar görmeden kalabilmiş.

İnkalar, şehirlerini ve kalelerini çoğunlukla And Dağları’ nın yüksek kesimlerdeki dik ve sarp yamaçlara inşa etmişler, İnka şehirlerinin mimarisi hala bilimadamlarını şaşırtmakta. Şehirlerdeki taş merdivenler tüm şehri ve taş evleri, dini binaları geçerek şehirlerin en yüksek noktalarına kadar ulaşmaktadır.

Bu yapılardaki devasa taş bloklar o kadar hassas ve düzgün bir şekilde birbirlerine birleştirilmiştir ki aradan binlerce sene geçmesine rağmen bugün bile aralarına bir jilet dahi sokmak mümkün değildir. Machu Picchu 200’den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün hâӀâ gayet iyi durumdadır. Bütün taşlar dere yataklarından taşınarak yerleştirilmiş.

Kentteki yapılar, büyük taş blokların çok muntazam bir biçimde birbirine eklenmesiyle oluşturulmuş. İnka’lar bu büyük blok taşları birbirine ekleyebilmek için kenarlarına dikdörtgen oyuklar açıyorlarmış.

Daha sonra iki taşı yanyana getirip oyuklar arasına eriyik halde metal dökerek, metal soğuyunca taşların birbirine eklenmesini sağlamışlar.

Şehrin duvarlarında kullanılan ve ağırlığı 100 tonu bulan taşların herhangi bir harç malzemesi kullanılmadan, mükemmel bir hesaplama ve işçilikle şekillendirilerek birleştirilmesi İnkaların matematik ve mühendislikte geldiği şaşırtıcı noktayı gözler önüne seriyor.

50 yılda 300 işçi tarafından inşaa edilen Machu Picchu’da İnkalar sadece 100 sene kadar yaşayabilmiş. Önce en alttaki surlar ve üzerlerine depreme ve erozyona dayanıklılık için kayalardan korumalar yapılmış ardından ekim alanları ve taraçalar düzenlenmiş. Üzerine yerleşim için evler, zanaat ve üretim alanları inşaa edilmiş. En tepeye de tapınak, gözlem evi ve mezarlar gibi en önemli binalar yerleştirilmiş. Piramit gibi yükselen şehrin ortasına ise şehrin meydanı yerleştirilmiş. Şehrin terk edilmesinin sebebinin çiçek hastalığı salgını olduğu biliniyor.

İspanyolların Peru’yu işgal ettikleri 1532 yılından beri aradığı efsanevi şehir, 1911 yılında Hiram Bingham tarafından tesadüfen bulunmuş , dağlar arasında yer almasından dolayı İspanyol istilacılar tarafından fark edilmemiş ve böylelikle zarar görmemiş.

Kente bir lamanın yüküyle ancak sığabileceği büyüklükteki İnki Punktu yani Güneş Kapısından içeri giriliyor. Şehirin iki ana bölüm var: tarım yapılan teraslar ve rahiplerin yaşadığı düşünülen tapınak bölümleri. Tarım alanı olarak kullanılan teraslardan oluşan bölümler, Eski Zirve denen dağın eteklerine kurulmuş. Güneş Tapınağı’ na çıkan yüzlerce basamak bugün bile çok iyi durumda.

Tırmanmaya başlamadan önce şapka ve bol su şart, basamaklardan çıkmaya başladığınızda sağınızda Güneş Tapınağı yer alıyor. Güneş Tapınağını geçtiğinizde karşınıza adını trapezoid pencerelerinden alan Üç Pencere Tapınağı çıkıyor. Ana meydana ulaştığınızda ise taş işçiliğinin doruk noktasına ulaştığı Ana Tapınak  karşınıza çıkıyor. Üç büyük duvarla çevrelenen tapınağın kapısı güneye bakıyor. Tapınağın zemininde okyanusu ve suyu simgeleyen beyaz kum bulunmuş. Ana tapınağın kuzey yanındaki merdivenlerle kentin en ilginç yapısı İntihuatana yani Güneş Taşı çıkıyor. Bu taş güneşin hareketlerini izlemekte ve astronomik olayları belirlemekte kullanılıyormuş.

Güneş Taşı’ ndan ana meydana doğru baktığınızda, sehrin sonunda yer alan Huayna Picchu dağının tepesini görüyorsunuz. Quechua dilinde Genç Zirve anlamına gelen Huayna Picchu’ya 2 saatlik zorlu ve biraz tehlikeli bir tırmanış ile ulaşılıyormuş, o bölüme çıkmak için ayrı bir bilet almak gerekiyor ve genelde biletler haftalar öncesinde bitiyormuş çünkü belirli sayıda kişiler çıkabiliyor. Güneş Tapınağı’ nın zirvesine ulaştığımda artık öğle saatleri olmuştu ve turistlerin sayısı gittikçe artıyordu. Zirveye tırmanmanın zorluğu ve keyfiyle Machu Picchu’ yu seyre daldım, birçok ziyaretçi bu son noktada meditasyon yapıyordu.

Güneşin ışınları giderek yoğunlaşırken aşağı inişe geçtim, hani nerden geldi bilinmez ruhumun şarkı repertuarına ama merdivenleri zıplayarak inerken dilimde ” Om Namah Şivaya ” mantrası dönüyordu, Himalayalar’ ın esintileri Machu Picchu’ ya ulaşmıştı.

Güneş Tanrısı İnti’ ye inanan İnkalar, imparatorlarına ” Güneşin Oğlu ” diyorlarmış. İnka geleneğinde de aşağı ve yukarı dünya inanışı var ve ikisi arasında yeryüzü yer alıyor. Güneşin kız kardeşi Ay, yukarı dünyanın temsilcisiyse Venüs. İnkalar, tanrılarına insan kurban etmiyorlarmış, bunun yerine maalesef sevimli lamaları kurban etmişler.

Doğurganlığı yöneten Ay, ürünlerine hayat veren Yağmur, yön belirleyici hem de önemli olaylara kaynak olan Yıldızlar önemli güçler olarak görülmüş. Yıldızlar ile yönlerinini bulup, tohumlarını güneşin yönüne ve açısına göre ekmişler. El yapımı kanallar ile suyu tarım alanlarına taşımış ve yüzlerce farklı tohumu taraça tekniği ile yetiştirmişler. Doğa Ana’ yı takip etme becerileri sayesinde İnka’lar sulama, tarım ve astrolojide çok ileri teknikler geliştirmişler.

Taş yapıların üzerinde yer alan sembollerin hepsinin özel anlamları var. Yılan yeraltını ve suyu, Puma yaşadığımız dünyayı, Akbabalar ruhsal dünyayı, Chakana ise Doğa Ana’ yı temsil ediyor. Aynı motifleri kadın ve erkeklerin giydiği el örgüsü tekstil ürünlerinde de görebiliyorsunuz. Bu motifler İnka efsane ve hikayelerini nesilden nesile aktarmak için sembolik anlatımlar olarak kullanılmış. Çoğu katledilen İnka soyundan gelen az sayıda yerli, And Dağlarındaki köylere yerleşmiş. Günümüzde Peru nüfusunun %45’ini oluşturan Keçuva (Quechua) dilini konuşan bu yerliler hala geleneksel yöntemler ile tarım ve hayvancılık yapıyorlar.

Machu Picchu. 2016

 

                 İNKA MEDENİYETİ VE MÜZİK

Quechua dilinde Taqui, şarkı söylemek demektir. Fakat sadece şarkı söylemek manasında kullanılmaz, İnka kültüründe müzik yapmak, şarkı söylemek ve dans etmek faaliyetleri arasında bir bütünlük vardır. Taqui kelimesi bu üç olguyu birbirinden ayırmayarak birlikte ifade ederdi yani Taqui, enstrümanlarla üretilen ezgiye kimi zaman sözlerle eşlik ederek dans etmek demekti. İnka medeniyetinde dans ve müzik gündelik hayatın çok önemli bir parçasıydı ve tanrılarla iletişimi sağlayan en güçlü yol olarak görülür, dini ritüellerde her zaman kullanılırdı. Verimli bir hasat dilemek, yağmurun yağmasını dilemek ve savaşlarda başarı elde etmek için de müzik ve dansı kullanırlardı.

İnkaların kültürel yaşamlarının önemli bir parçası olan festivallerde müzik ve dans eğlence aracı olarak kullanılırdı. Vurmalı ve nefesli çalgılar kullanılır, danslar ile müzik bütünlük yaratırdı. Danslar genellikle kuşları ve diğer hayvanları taklit eden hareketlerden oluşurdu. Kuruluş efsanelerini ve mitlerini, askeri başarılarını da anlatmak için müzik ve dansı kullanırlardı. Müziklerinde tekrar eden fakat düzensiz ritimler sakinleştirici, yatıştırıcı ve uyumlu olmaktan uzaktı tam aksine gürültülü ve bozuktu. Nefesli ve vurmalı çalgılarla icra edilen müziğe genizlerinde oluşturdukları bir ses ile eşlik ederlerdi ve bu oluşan düzensiz ezgiler dansçılarda hipnotik bir etki yaratırdı.

Müziği eğlencenin ve dini ritüellerin dışında savaş zamanlarında da kullanmışlardı. Düşmanlarını korkutmak, askeri düzenlerini bozmak ve teslime zorlamak için özellikle vurmalı çalgıları kullanmışlardı. İnka arazilerinin dağlarında yankılanan güçlü vurmalı sazların sesleri, düşman birliklerinin psikolojilerini sarsmaya yardımcı olurdu. İnka enstrümanları oldukça çeşitliydi ve nefesli, vurmalı sazlardan oluşurdu, telli çalgılar ile İspanyol istilasından sonra tanışmışlardır.

                                   DÖNÜŞ YOLU

Machu Picchu muhteşem de turist kalabalığına katlanması oldukça güçtü eğer benim gibi kalabalığa dayanamıyorsanız sabahın erken saatlerinde zirveye ulaşmış olup öğlen saatlerinde de dönüşü tercih edebilirsiniz. Otobüs sırasının kuyruğuna girmeden kendimi yüce dağların eteklerinden aşağı vurdum, yayalar için oldukça kolay inilebilecek merdivenler vardı. Yarım saatlik süren inişin ardından dönüş yoluna geçtim ve tren yolundan geldiğim gibi geriye yürüdüm. Arkadaşım ana tren istasyonuna yakın bir köydeki açık hava termallerinden bahsetmişti, oldukça yorgundum ve akşam oluyordu. Arabaların olduğu durakta tanıştığım Amerikalı bir kadın da oraya gitmek istediğini söyleyince birlikte açık hava kaplıcalarına yöneldik.

Machu Picchu tırmanışının yorgunluğunu Doğa Ana’ nın bereketli sıcak sularında bıraktım. Yüce dağların içinden fışkırarak akan nehirler gürüldeyerek akarken sıcak suların buharları gökyüzüne karışıyordu. Akşam başlayan sağnak yağmur ve gürüldeyen sıcak suların sesleriyle uyudum ve bu berekete ulaşabildiğim için Yaratıcı’ ya ve Pachamama’ ya teşekkür ettim.

Öz ‘ lem. 2017

Yazarın notu :

Güney Amerika yolculuğuna çıkarken fotoğraf kameramı almadım çünkü hem dağa taşa tırmanırken rahat edemiyordum, elim boş olsun istiyordum hem de niyetim Amazonlar’ a gitmekti orada da zor olacaktı. Bütün fotoğrafları ve videoları İphone5 ile çektim, düzenledim. Videoları düzenledikten sonra telefonumun mikrofonundan şarkılarımı söyledim… keyifli seyirler…