TİTİKAKA GÖLÜ / Gizemli Sular

“ İnsanlığın ilkel çağlarında, Titicaca Gölü’ndeki Güneş adasına , Güneş gibi parlayan Altın bir kuş indi. Bu kuşun karnından bir kadın çıktı.

Bu kadın öbür kadınlara çok ben­ziyordu. Yalnız başı konik biçimde, kulakları uzun, elleri dört parmaklı ve parmak­ları ince bir zarla bağlıydı. Adı OREJONA idi. OİGH’den geliyordu. Oigh’de hayat şartları, hemen hemen burayla aynı idi.

Orejona çok bilgiliydi. Görevi, indiği yeni dünyada yeni bir millet yaratmaktı. Yerli erkeklerden birçokları ile birleşti. Doğurduğu çocuklar analarına çektiler. Çok akıllı bir ırk meydana geldi. Bir zaman sonra Orejona’nın görevi sona er­di. Yine altın kuşuna bindi, göklere uçtu, geldiği yere gitti.”

” Venüslü Havva ” Orejona’ nın yeni bir insan ırkı yaratmak için yeni dünyada indiği ilk yer imiş Isla del Sol , Titikaka Gölü . Benim bu efsaneden daha sonra haberim oldu. ” İnkaların Kutsal Gölü ” olduğunu öğrenmiştim ve Isla del Sol ( Güneş Adası ) ile Isla del Luna ( Ay Adası ) görmek idi niyetim. Kutsal sesin peşindeki yolcuğum Asya yolculuğumda beni kutsal geometri ile tanıştırmıştı, oradan da izleri takip ettiğimde Eski Kayıp Uygarlıklar ‘ ın geride bıraktıkları izler, semboller ve efsanelere ulaşıyordum. Uzun yıllardır kayıp kıta MU ile ilgili bilgileri araştırıyordum ve okuyordum. Büyük tufandan önce Asya ve Amerika kıtaları arasında Pasifik Okyanusu’ nun büyük bir bölümünü kaplayan, günümüzden çok daha üstün bilgiye, sezgiye ve teknolojiye sahip Mu İmparatorluğu’ nun o zamanlar yeryüzünde geniş bir alana hakim olduğu , kıtalara yayılarak pek çok küçük devletler oluşturduğu ve efsanevi Atlantis kıtasındaki medeniyetinin de kurucusu olduğuna dair arkeolojik bulgular ve dünyanın dört bir kıtasına yayılmış çeşitli bilgiler ve efsaneler var.

Tufan sonrası yok olduğu söylenen Mu ve Atlantis uygarlıklarının ileri teknolojileri sayesinde dünya dışı varlıklarla da iletişimde oldukları, müthiş bir Ses teknolojisine sahip oldukları hatta bu ses teknolojisi sayesinde boyutlar arası yolculuklar yapabildikleri ve dev müthiş tapınakların taşlarını yerleştirdikleri bilgilerine ulaşmıştım. Eski kayıp uygarlıkların inşa ettikleri tapınaklar veya kutsal yerler , bazı bilgilere göre yeryüzündeki enerji portallarının geçtikleri alanlar üzerine yerleştirilmişti ve bu bölgelerden birinin de Titicaca olduğu bilgisi vardı. Ve böylece efsanelerin geçtiği İnka topraklarına , Peru ile Bolivya’ nın arasında kalan Güney Amerika’ nın en büyük tatlı su gölü olan Titicaca’ ya doğru yola çıktım.

Cusco’ dan bindiğim otobüs daha yüksek rakımlara doğru tırmanırken gece karanlığından ve buz tutmuş camlardan dışarıyı göremiyordum, gecenin bu kadar soğuk olabileceğini hiç tahmin etmemiştim, koltuğa kıvrıldım, yanımdaki herşeyi giydim ve titreyerek uyumaya çalıştım. Zor geçen soğuk gecenin ardından güneşin gölün üzerindeki ışınlarını hissetmek bedenime bir hazine gibi geldi. Copacapana’ daki Peru – Bolivya sınırına öğlen saatlerinde vardık ve pasaport kontrolleri bittikten sonra Bolivya topraklarına ayak bastık. Isla del Sol ulaşmak için Copacapana limanından tekneler kalkıyordu, Copacapana’ da biraz zaman geçirdim ve sonra Güneş Adası’ na doğru giden bir tekneye bindim, gölün etrafını çevreleyen zirvelerdeki karların görüntüsü ile lacivert gölde ilerledik.

Titikaka Gölü. Bolivya

Titicaca Gölü, 8.228 km uzunluğunda, dünyanın en yüksek rakımlı gölü, deniz seviyesinden yüksekliği 3.810 metre ayrıca dünyanın en yüksek ulaşılabilir gölü olarak da biliyor. Yerli halkın kullandığı kelimelere göre TİTİ ” büyük kedi” KAK ” ise ”kaya” anlamına geliyor. Tıpkı bir denize benzeyen Titicaca, 25 akarsunun döküldüğü 194 km uzunluğu ve 65 km genişliği ile büyük bir yerleşim alanını kapsıyor. Titicaca Gölü’ nün kıyılarında, Peru’nun en eski medeniyetleri olan Purakas, Tiwanakus ve Inkalar da dahil olmak üzere çok sayıda Ande kültürü yerleşmiş. Özellikle İnkalar’ ın geride bıraktıkları harabelerde bulunan yazılı bilgiler ve İnka efsaneleri oldukça ilginç.

İnkalar’ dan öncesine ait harabeler Titikaka Gölü’ nün çevresine de yayılmış , tekneyle bu harabelerin yanından geçtik. Tekne, Güneş adasının merkez limanına vardığında indim ve kalacak bir yer bulmak için tepeye tırmandım.

Güneş alçalırken hava giderek buz kesiliyordu, tırmandığım tepede göle bakan küçük bir oda buldum ve güneşin batışını kaçırmamak için adanın arka tarafına doğru bir yürüyüşe çıktım. Bolivya’ lı yerli kadınlardan, yünlerden yapılmış eşyalar aldım ki birazcık ısınabileyim.

Isla del Sol. Titikaka Gölü 2016

Güneş, gizemli gölün sularının derinliklerine doğru batar iken yorgunluktan ve soğuktan aslında nasıl gizemlerle ve yüzyıllık sırlarla dolu Titikaka ‘ nın topraklarına ulaştığımın pek de farkında değildim.

       ISLA DEL SOL ( Güneş Adası )

İnka yaratılış efsanesinde, Güneş Tanrısı İnti’ nin evidir Isla del Sol. İnkalar, Titicaca Gölü’nün insan ırkının başlangıçtaki yeri olduğuna ve ölen ruhların bu göle geri döneceğine inanıyor. Efsanelerde anlatılanlar farklılık gösterse de ortak bir noktaları var Isla del Sol’ de yaratılmış bir insan ırkı veya başka yaratılmış ırklarının varlığı.

Efsaneye göre Tanrı Viracocha, Titicaca Gölü’ nden çıkar ve kendisiyle birlikte bazı insanları getirir. Inti ( Güneş ) ve Mama Killa ( Ay ) ve yıldızların yükselişine komuta ettikten sonra Viracocha, taştan daha fazla insan yaratır, onlara can verir ve sonra onlara dünyaya gitmelerini, nüfus kazanmalarını emreder.

Isla del Sol. Titikaka gölü

Viracocha, Güney Amerika’nın And Dağ bölgelerinde İnka öncesi ve İnka mitolojisinde ” mükemmel yaratıcılık ” tanrısıdır. Viracocha, İnka panteonundaki en önemli tanrılardan biriydi ve her şeyin yaratıcısı ya da her şeyin yaratılmış olduğu sonsuz varlık idi ve deniz ile yakından ilişkiliydi. Viracocha evreni, güneşi, ayı ve yıldızları yarattı ( güneşin gökyüzünü ve medeniyetini kendisinin üstünde tutması için komuta ederek) . Güneşin ve fırtınaların tanrısı olarak Viracocha’ya ibadet edildi. Başında güneşten büyük bir taç, ellerinde şimşekler ve yağmurdan oluşan gözyaşları ile sembolleştirildi.

Juan de Betanzos tarafından kaydedilen bir efsaneye göre, Viracocha yeryüzünün karanlık döneminde Titicaca Gölü’nden ışığı doğurdu ve Güneşi, ayı, yıldızları yaptı. İnsanlığı, kayalara nefesini vererek yarattı fakat ilk yarattığı ve hoşnutsuz olduğu beyinsiz Devler vardı. Böylece onları büyük bir sel ile yok etti ve daha küçük taşlardan yenilerini yarattı. İnka efsanelerinde geçen Viracocha’ nın yarattığı Devlerin, Titikaka bölgesinde birçok şehir ve yapıyı inşa ettiği fakat yaptıkları kötülüklerden dolayı tufanda yok oldukları söylenir.

Bir efsanede Viracocha’ nın bir oğlu Inti ve iki kızı Mama Killa ve Pachamama vardır. Bu efsanede Viracocha’ nın Titicaca Gölü’nün çevresindeki insanları, Unu Pachakuti adında bir Büyük Tufan ile yok ettiği ve geride kalan insanlara, çocuklarının yönetiminde medeniyet sağladığı yazılıdır. Başka bir efsaneye göre, ilk sekiz insanlık uygarlığının babasıdır ve bazı hikayelerde Mama Qucha adlı bir karısı var.

Büyük Tufan ve Yaratılış’tan sonra, Viracocha oğullarını, insanların emirlerine uyup uymadıklarını belirlemek için kuzeydoğu ve kuzeybatıdaki kabileleri ziyaret etmeye gönderir, Viracocha’nın kendisi de Kuzey’e gider. Oğulları, Imaymana ve Tocapo yolculukları boyunca tabiattaki bütün ağaçları, çiçekleri, meyveleri ve bitkileri adlandırır. Ayrıca kabilelere, yenilebilir olanları, tıbbi özelliklere sahip olan bitkileri ve zehirli olanları öğrettiler. Viracocha, en sonunda Pasifik Okyanusunda, suyun üstünde yürüyerek kaybolur ve asla geri dönmez. ” Viracocha ” kelimesi tam anlamıyla “Deniz Köpüğü” anlamına da geliyor. Viracocha yanından hiç ayırmadığı İnti Kuşu ile birlikte gezer insanları eğitirmiş, İnkalar’a buğday ve mısırı getiren de odur.

Isla del Sol . Titikaka Gölü

          ISLA DEL LUNA ( Ay Adası )

Sabah erken saatlerde Güneş adasının tepelerinde dolaştıktan sonra limana inerek Ay Adası’ na gidebilirmiyim diye teknelerle konuşmaya gittim. Etrafta pek fazla turist yoktu ve tek başına olunca verdikleri fiyat çok fazlaydı.

Isla del Sol

O sırada bir çift bana doğru yaklaştı ve Ay adasına gitme niyetleri olduklarını, tekneyi paylaşabileceğimizi söyledi. Ay adasına doğru ilerledik, yerleşim yeri çok az olan Ay adasında kalma imkanı da pek yokmuş, olsa bile gerçekten adada kimse yok diyebilirim, oldukça ıssız. Gölün ikinci büyük adası Isla del Luna.

Vardığımız küçük limandan sonra kısa bir tırmanışla adadaki en önemli kalıntıya ulaşılabiliyor zaten adada başka birşey yok.

Isla del Luna / Ay Adası

Isla del Luna’ daki harabeler Tupac Yupanqui dönemine ait ve rahibe benzeri bir yaşam tarzı yaşayan seçkin kadınlar için yaptırılmış süslü binalardan oluşuyor, kadınlar için yaptırılmış bu yapı ” Güneş’ in Seçilmiş Bakirelerinin Evi ” olarak geçiyor. Binaların kalıntıları zarar görmeden günümüze kadar ulaşabilmiş.

Isla del Luna / Ay Adası

Ay Adasın’ da ziyaretçi olarak bizden başka kimse yoktu tabii kalıntıların civarında süs eşyaları satan yerlilerin dışında. Kısa bir ziyaret olsa da manevi olarak içim rahat etmişti, dişil enerji alanındaki bir bölgeyi , en sevdiğim varlıklardan Ay’ ın dünya üzerindeki bir evini ziyaret edebilmiştim.

Isla del Luna / Ay Adası Bolivya.2016

Güneş Adası’ nın limanına vardıktan sonra bu sefer harabelerin olduğu diğer alanlara ulaşmak için adanın ters tarafına doğru yürümeye başladım. Aslında hostelden ayrılmıştım ve diğer liman bölgesinde de kalınacak yerler olduğunu öğrenmiştim.

Adaya kuş bakışı ile köylerin içine girip çıktım, adanın nüfusu çok az, sokaklarda fazla kişiye rastlamadım.

Neredeyse adanın büyük çoğunluğunu yürüyerek diğer limanın olduğu bölgeye ulaştım. Titikaka Gölü’ ne metrelerce yükseklikten bakarken bu gizemli bölgeyi dinliyordum.

Isla de Sol / Güneş Adası

Titicaca Gölü’ nde , İnkalar’ dan önce bu bölgede yaşamış olduğu söylenen Tiwanaku halkı tarafından yaptırılmış , esrarengiz bir su altı tapınağı arkeologlar tarafından bulunmuş.

” 2000 yılında, uluslararası arkeologlardan oluşan bir ekip, esrarengiz bir su altı tapınağının kalıntılarını bulduklarında muhteşem bir keşif yaptı. Bu tapınağın 1000-1500 yılları arasında olduğu ve dolayısıyla Inka uygarlığının öncüsü olduğu sanılmaktadır ve belki de Tiwanaku halkı tarafından yaptırılmıştır. Büyüklük bakımından, kalıntılar 200 metrelik 50 metrelik (656.2 fit x 164 fit) ölçüldü ve normal bir futbol sahasının neredeyse iki katı büyüklüğündeydi “. Su altı tapınağına arkeologlar 200 dalış yapmışlar ve bunlar filme alınmış. Ekip ayrıca Titicaca Gölü altında ekinler için teraslar, uzun bir yol ve 800 metre (2624.7 fit) uzunluğunda bir duvar bulmuş, bu bölgedeki su altı araştırmalarının hala devam ettiği söyleniyor.

                  TİAHUANACO HARABELERİ

Birçok araştırmacı, Titicaca Gölü’nün yalnızca 12 mil güneyinde bulunan ve 150 km uzunluktaki büyük bir alana yayılmış Tiahuanaco kalıntılarının, şimdiye kadar dünyada keşfedilen en eski şehir olduğuna inanıyor. Arkeolojik araştırmalar Tiahuanaco’nun, İnka uygarlığının başlangıcından binlerce yıl önce var olduğunu gösteriyor.

İnka kenti Tiahuanaco’nun, beyaz tenli beyaz elbiseli uzun sakallı Yaratıcı Tanrı Viracocha tarafından bir gecede yaratıldığı söylenir. İspanyol istilasından önce bölgede varlığından söz edilen ” beyaz tenli ” , ” uzun sakallı ” Yaratıcı anlatımı bu bölgeyi ziyaret eden boyutlar arası dünya dışı varlıklar teorisini güçlendiriyor. Bu harabelere gitmedim fakat araştırken bulduklarımı paylaşmak istiyorum.

Tiahuanaco’ nun Aymara dilindeki anlamı “Merkezdeki Taş”tır. Arkeologlara göre, Tiwanaku şehri M.Ö. 1500’den, M.S. 1200’e kadar Titicaca Gölü çevresinde, Kolomb-öncesi bir kültürün dini ve yönetimsel merkeziydi ve uygarlık Titicaca Gölünün Güney kıyılarında “Güneş Kenti” adlı kent civarlarında doğdu. Güneş kentinin , o döneme ait olmayan bir teknolojiyle inşa edilmiş olması ve bu uygarlığın nasıl birdenbire ortadan yok olmuş olduğu hala gizemini koruyor. Bu terk edilmiş kalıntılarda daha sonra yerliler de yaşamış fakat yaptıkları yapılar kesinlikle eski kentin yapı teknolojisine sahip değiller.

Harabelerde bulunan çok büyük monolitler ile burada büyük bir tapınak inşa edilmiş olduğu ve kesinlikle harç kullanılmadığı fakat taşları birarada tutabilmek için bronz kıskaçların kullanıldığına dair bazı bilgiler var. Bu kültüre ait analizlerde , eski Tiahuanacan ‘ da insanların, dünyanın ekseni üzerinde dönen bir küre olduğunu bildiklerini ve tam olarak tutulma zamanlarını göstermiştir. Tiahuanaco’dan tarihçi Gonzales de la Rosa’da bahseder, uzun yıllar Peru’da araştırmalarda bulunmuştur. Dikilitaşlardaki petroglifleri tercüme etmiştir. Rosa’nın eseri 1909 yılına kadar  Vatikan’da saklı kal­mıştı. Buradaki bazı bölümleri şöyle ;

“Eski kentte iki ırk vardı. Hükmedenler ve yerliler. (İş­çiler) Şehir tamamı ile yeraltında kurulmuştu. Yeryüzünde yalnız işçilerin çalıştığı atölyeler ve evler vardı. İşçiler ye­raltı şehrinin havasına alışamıyorlardı. Çoğu bu yüzden öl­müşlerdi. İşçiler ölülerini yatar durumda gömerlerdi. Hük­medenler ise yakarlardı. Yakındaki adalarda (Titicaca Gölün­de) beyaz tenli sakallı bir ırk yaşardı. Göl kenarında muh­teşem bir saray vardı. Tiahuanaco’da ilk medeniyeti Uros’lar kurmuşlardı.”

         VENÜSLÜ TANRIÇA OREJONA’ NIN ZİYARETİ

Isla de Sol / Titikaka Gölü . Bolivya 2016

Tiahuanaco efsanelerinde bir de Tanrıça Orejana’nın adı geçer. Bu efsane ile ilgili kayıtlar harabelerde dağınık bir halde bulunan taş bloklardan biri üzerinde yer alır. Bu taş bloğa özel elbiseler taşıyan astronot resimleri ve uzay gemisi şekilleri var. Orejona efsanesi, yazının giriş bölümünde yazdığım gibi göklerden gelen dört parmaklı, başı konik biçimde olan bir Tanrıça’ nın varlığından bahsediyor.

Tanınmış Rus bilgini Alexander Kazantsev, bu bölgede yaptığı araştırmalar sonrasında şöyle diyor ;

“Orejona, (Venüslü Havva) ve daha sonra Venüs gezege­ninden gelenler, yüksek And Dağları plâtosunda ileri bir medeniyet kurmuşlardı. Prehistorik çağlarda çevrede geniş sömürge alanları tesis etmiş, ileri uygarlıkları sayesinde ha­kimiyet alanlarını kısa zamanda uzaklara yaymışlardı. Bü­yük şehirler, atölyeler, fabrikalar kurdular. Gemileri ile yer­yüzünde kıtalararası ticari ilişkileri yürütüyor, uzay taşıtları sayesinde gezegenlerarası gidiş gelişleri sağlıyorlardı.”

Titikaka gölünün efsanelerinin ortak özellikleri kutsal gölden çıkan tanrılar ya da varlıklar ve arkeolojik pek çok bulguya göre de dünya dışı varlıkların bu bölgede bırakmış olduğu izler. Tanrıça Orejona efsanesinin , Sümerlilerin İştar efsanesi ile de benzerlikleri var fakat konuyu bu yazıda dağıtmak istemiyorum, benim burada paylaştıklarım araştırdıklarımın bir özeti.

Dünya’ yı gezdikçe, yeni bilgilere ulaştıkça ve insanlardan hikayeleri işittikçe aslında bize öğretilen tarihin pek de yazıldığı gibi olmadığını daha iyi kavrıyorum. Bunlar masal, hikaye denilen efsanelerin içine şifrelenmiş kodlar ve semboller bize öğretilen boş bilgilerden çok daha dolu ve zihin kabullenmekte zorlansa da ebedi olan ve kozmik bilgileri barındıran öz varlığımız, kanıtlanmış ve dayatılmış bilgilere saplanıp kalmadan şifrelenmiş semboller aracılığı ile kozmik bilgileri yeniden hatırlayabiliyor. Tabii kalbimiz mucizelere açıksa ve masalları çok seviyorsa 🙂

Venüslü Havva efsanesinin gerçek olabileceğine inanıyorum çünkü semavi dinlerden önce yeryüzünde Mezapotamya’ dan Anadolu topraklarına ve Pachamama adı verilmiş Güney Amerika bölgesinde kadar yaygın bir şekilde Tanrıça kültürü var. Tanrıça’ ların dönemi dinlerin baskın olmaya başlamasıyla zaman içinde kaybolmuş fakat efsaneleri hala yeryüzünde sürüyor.

Dünya üzerinde yazılmış Ay şarkıları , dağların içindeki kapılardan kaybolarak bir gün geri döneceğine inanılan Tanrıçaların melodilerini söylüyor….

Isla del Sol / Titicaca 2016

Öz ‘ lem . 2018 Ocak