SES İLE SUYUN AŞKI

Evrenin sistemi tek bir mükemmel organizma halindedir,tüm parçaları devasa bilgi akışları ile birbirine bağlıdır ve bu bilginin nasıl alınıp verildiği ile ilgili anahtar bizim gezegenimizde Su’dur.Su olmazsa dünyadaki yaşamın sürekliliği mümkün değildir ve bilim dünyasının sorduğu en önemli sorulardan biri diğer gezegenlerde yaşam varsa bunun suyun varlığına bağımlı olup olmadığıdır.İlk canlı organizmalar suyun içinde oluşmuştur,evrim sürecinde suyun dışında yaşayabilen organizmalar çok sonraları ortaya çıkmıştır.Hepimiz hala o ilk okyanus suyundan bir parça taşıyoruz.

Su,küçük bir moleküldür ve diğer sıvılarla karşılaştırıldığında hem fiziksel hem de kimyasal eşsiz özellikleri vardır.”Sıvı”, “katı” ve “gaz” hallerinin her üçünde de değişim gösterebilen dünyadaki tek maddedir.Bilim adamları, suyun hafızasının olduğunu ve dışarıda oluşan bütün etkileri olumlu veya olumsuz bir şekilde hafızasına aldığını kanıtladılar.Su moleküllerinin birleşirken oluşturduğu kümeler, bir tür hafıza hücresi görevi görür.Suyun her bir hafıza hücresinde 440.000 bilgi hücresi olduğu kaydedilmiştir ve hücrelerden her biri çevre ile kendilerine özgü bir etkileşim sağlamaktan sorumludur.

Bir bilgisayar gibi bilginin hafızasına sahip suyun moleküler yapıları,suyun alfabesi gibidir.Dünyanın hiçbir yerindeki suyun yapısı bir diğeriyle aynı değildir çünkü su çıktığı topraktaki mineral ve madenleri taşırken topraktaki titreşimi ve o toprağa ait biyolojik ve enerjik özellikler ile ilgili bilgileri de hafızasına alır.

Eski çağlardan beri yerleşim yerleri her zaman suya yakın bölgelerde kurulmuş fakat günümüzde su, binlerce kilometre uzaklıktan yüksek basınç uygulanarak ve büyük borular aracılığıyla şehirlere taşınabiliyor.Doğada nehirler ve dereler her zaman yuvarlak kavisler yaparak akar ama herhangi bir su sağlama sistemi pek çok dik açılı dönüşler yapar.Suyun doğal yapısı bu dik dönüşlerin her birinde daha da bozulur.Güçlü filtrelerden ve kimyasal arıtma işlemlerinden geçtikten sonra maruz kaldığı şiddeti hafızasında barındırarak evlerimize ulaşır.Su,evlerimize gelene kadar oldukça uzun ve zor bir yolculuk yapar,geçtiği bütün bölgelerdeki korkuyu,nefreti ve stresi üstüne alır.Her geçen gün suyu ruhen kirletiyoruz ve bu hızlı bir şekilde ilerliyor.

Yaş ile bağlantılı olarak bir insanın vücudunun %70 ila %90 sudur.Moleküler seviyede DNA’nın yapısını oluşturan su olmasaydı, DNA sarmalı da olmazdı.Proteinlerin yapısını da oluşturduğu için su olmadan vücudumuzun işlemlerini yerine getirmesi imkansızdır.Her tohum,her cenin yaşamına sadece suda başlayabilir.Ceninin gelişmesinde ve korunmasında amniyotik sıvının rolü vardır.Herhangi bir biyolojik programı ortaya çıkaran,embriyoyu çevreleyen ve bunu değiştirebilecek tek şey de Su’dur.İnsan beyninin %85′ ini de oluşturan suyu etkileyen olumsuz titreşimler,beynin biyoplazmasına zarar verir.Suyun beynimize etkisi büyüktür çünkü beyindeki bilginin desenini etkiler.Zihnen düşünce seviyesinde olumsuz titreşimler yayan bir insan kendi suyunu kirletir,bedenindeki suya negatif elektrik yüklenmiş olur.

1995 yılında Masuro Emoto,suyun kendine ait bir hafızası olduğunu kanıtlamak için sayısız deneyler yaptı ve müziğin suyun üzerindeki etkisini kaydeden ilk kişi oldu.


Dr.Masuro Emoto,tüm dünyadan topladığı çeşitli su örneklerini dondurup özel karanlık alan mikroskobuyla fotoğraflarını çekti. Sağlıklı kaynaktan alınan su,kar tanesine;kirli kaynaktan alınan su ise çamur benzeri bir şekile benziyordu.

Daha sonra değişik farklı müzik türlerinin su üzerinde etkilerini incelemek için deneyler yaptı.Bach,Chopin ve Beethoven gibi klasik müzik bestecilerinin eserleri,new age gibi müzikler su numunelerinde olağanüstü geometrik şekiller oluştururken,şiddet sözleri içeren modern müzik ve özellikle heavy metal müzik suda çamur benzeri imajlar oluşturuyordu.

Deneyine su şişelerinin üzerine kelimeler yapıştırarak devam etti.Sevgi içeren cümleler,şişedeki sularda mandala şekilleri oluştururken nefret içeren cümleler yine çarpık ve çamur şekilleri oluşturuyordu.


En etkili deneylerden biri Japonya Fujiwara’dan alınmış kirli su örneğine yapılan deneydi.Bu çamur şekilleri veren suya bir saat boyunca ilahiler söylenip,bir rahip tarafından dualar yapıldı.Su tekrar fotoğraflandığında kar taneciklerine benziyordu.Bu görüntüler,frekans ve niyetin fiziksel yapıyı nasıl etkilediğine dair çok önemli kanıtlardı.

Düşüncelerimiz, inançlarımız, niyetimiz ve hislerimiz yaşam kaynağımız olan suyun moleküler yapısını etkiliyor.Ağzımızdan çıkan her sözcüğün, aklımızdan geçen olumlu veya olumsuz her düşüncenin farkında olmalıyız.Profesör Koretkov, insan duygularının su üzerindeki etkisini inceleyen pek çok deney yaptı.Bir grup insandan önlerine konan bir matara suya “sevgi” ,”şefkat” ve “ilgi” gibi olumlu duygular yansıtmalarını istedi.Daha sonra değiştirilen diğer mataralardaki sulara ise “korku”, “saldırganlık” ve “nefret” gibi olumsuz duyguları yansıtmalarını istedi.Su numulerine ölçümler yapıldığında su da belirgin değişiklikler olduğu saptandı.Saldırgan duygular,suyun enerjisini azaltıp su da köklü değişiklikler yaparken sevgi içeren duygular,suyun enerjisini artırarak ona istikrar kazandırıyordu.

Dünyadaki tüm inanışlarda Su, insan ile Yaratıcı arasında, onları birleştiren bir çeşit aracıdır.Bütün dinlerde su ile temizlenmek saflaşma, arınma fikriyle bağlantılıdır ve suyun kutsanması vardır.Suyu nasıl kullandığımız öylesine önemlidir ki ona teşekkür ettiğimizde ve kutsadığımızda suyun kalitesini artırabiliriz.

Bugün dünyada bir milyondan fazla insanın temiz içme suyuna erişimi bulunmamaktadır.Bu nedenle her yıl yarısı çocuk,beş milyonun üzerinde kişi ölmektedir.Okyanuslar,tehlikeli boyutlarda kirlenmeye devam etmektedir.Her yıl yaklaşık 10 milyon ton petrol dünya okyanuslarına dökülmektedir.Denize erişimi olan ülkeler endüstriyel,inşaat ve radyoaktif atıklarını okyanuslara atmaktadır.Ölü balıklar karalara vururken, yağmurları oluşturan planktonların sayısı da her geçen gün azalmaktadır.

Bu sorun çözülmezse 21.yüzyılda Su, uluslararası bir çatışma nedeni haline gelebilir.Kaynak sularımız da çevre kirliliği, kimyasal artıklar ve bilinçsizce doğaya atılan plastikler sonucu tükenmeye devam ediyor.Büyük plastik şişeler içinde ve dünyanın en iyi kaynak suyu etiketleriyle satılan birçok su üzerinde yapılan araştırmalar,bu sulara bazı mineraller eklenmiş olsa bile içinde yaşam ve enerji bulunmayan, ölü sular olduklarını göstermiştir.

 

Su, fiziksel bir tek maddeden ibaret değildir, Su bir kavramdır.Ve bu kavram özel bir şekilde yaşamın özüne bağlıdır.Dr.Emoto’nun suyu en kuvvetli şekilde temizleyen sözcüğü bulmayı hedefleyen çok sayıdaki deneyi bunun sadece bir sözcük değil, iki kelimenin birleşimi olduğunu gösterdi;Sevgi ve Şükran.

Kalpten sevgiyle gelen niyetler, zihnimizde oluşturduğumuz pozitif titreşimler, hem kendimize hem de çevremizdeki varlıklara karşı sarfettiğimiz sözcükler bir ağ gibi birbirini etkiliyor.Biz, hepimiz Bir’iz. Yaşam kaynağımız suyu yok ederken kendimizi de yok ediyoruz, doğanın ritmini bozuyoruz ve çarpıklaşmış armonilerle özümüzü kirletiyoruz.Fakat titreşimsel uyanışın eşiğindeyken Aşk ile söylenmiş kelimelerle canımız Su’yun desenlerinde ahenkli melodiler yaratabiliriz.Ve her şeyden öte Su’yun yok oluşunu önlemeliyiz.Bir yudumda bir Aşk ile…