KIYAMET

KIYAMET
İsrafil borusunu öttürdüğünde,Şeytan gökdelenlerin tepesine oturmuş.Güneş yavaş yavaş sönerken,Şeytan yüksek plazaların tepesinden şehirlerin üzerine deste deste kağıt paralar saçıyormuş.İnsanlar panik halinde sokaklarda koştururken,çığlık çığlığa bağırıyorlarmış.”Para!Para!Para!”
Birden sert rüzgarlar esmeye,denizler ters dalgalarla geri çekilmeye,nehirler geriye doğru akmaya başlamış.Yeryüzündeki bütün sular,içlerindeki tüm canlılarla birlikte dağlara çekilmiş ve yamaçların ardında gözden kaybolmuşlar.Hortumlarla birlikte kökleriyle havalanan ormanlar,atmosferden çıkıp uzayın derinliklerindeki başka gezegenlere doğru yola çıkmış.Yeryüzünde sadece uçsuz bucaksız topraklar ve gri betonlar kalmış.
Şeytan,mutlulukla paralarına sarılmış bir halde kutu evlerine koşturan insanlara bakmış.Elini gökyüzüne uzattığında,kara kara bulutlar toplanmış,şimşekler çakmış ve metal yığınları yağmur gibi yeryüzüne yağmaya başlamış.Toprağa saplanan bu silahları,makinalı tüfekleri,bombaları,tankları delicesine toplamaya başlayan insanlar,gökdelenlerden aralıksız yağan paraların daha çoğuna sahip olabilmek için birbirlerini öldürmeye başlamışlar.Dünyadan sürülerle kaçmaya çalışan hayvanları da sadece zevkleri için vuruyorlarmış.
Dağların ardından,suların kaybolduğu yerden yoğun bir sıvı yükselmeye başlamış.Toprağı emerek nehirler gibi akmış ve insanoğlu dizlerine kadar kana bulanmış.Havayı soluduğunuz zaman ağır bir kan kokusu boğazınızı yakıyormuş.
Şeytan,insanların korkuyla donup kalmış yüzlerine bakıp,kahkahalar atarken,kara metal bulutlar açılmış ve gökyüzünden rengarenk balonlar inmeye başlamış.Her birinin ucunda televizyon ve bilgisayar ekranları asılıymış.Garip ve karmaşık bir müzik sesi etrafa yayılırken,bu rengarenk balonlar da yavaş yavaş yeryüzüne doğru iniyormuş.Her biri,bir insanın başının üstünde durmuş,o sırada insanların kafatasları ortadan ikiye ayrılmış.Balonlardaki ipler,ekranları kafataslarına yerleştirirken,beyinleri söküp,alıp tekrar göğe yükseliyorlarmış.
Tuhaf bir gülümsemeyle rengarenk balonlara asılı kalmış beyinlerine bakarken insanlar,gitgide boğazlarına kadar yükselen kan denizini farkedememişler bile.
O sırada bütün kuşlar havalanmış,dünyanın etrafını sararak dönmeye başlamışlar.Birden evrenin görünmez karanlığının ardından gelen bir el,büyüyerek dünyaya doğru yaklaşmış.Dünyada zaman durmuş,her şey donmuş.
El,uçan kuşlardan birini yakalamış,avucunun içine almış ve kulağına fısıldamış.”Sakın onlara ölü olduklarını söylemeyin!”
El,geldiği karanlığa geri dönerken,dünyada zaman tekrar ilerlemeye başlamış.
Ve Tanrı dünyayı terk etmiş.

ÖZ’LEM /İSTANBUL 2014